2 haftadır hakkında yazmaya çalıştığım “Evlilik” gerçekten çok bütünsel bir kavram. Özellikle de bizim toplumumuzu da içine alan doğu kültüründe daha da bütünsel bir nitelik taşıyor…
Psikoloji biliminde ülkemizin en büyük bilim insanlarından biri olan Üstün DÖKMEN’e atfedilen bir söz bu bütünsel durumu özetliyor:
“Avrupa’da evlilikler tangoya benzer. Tango 2 kişiyle yapılır. Bizde ise halaya benzer. Tüm aile birlikte halay çekersin”
Gerçekten de ister bireysel yaşantı ister evlilik söz konusu olsun batı toplumları daha bireysel bir yaşam sürüyor. “Kişisel alan” kavramına daha fazla önem veriyorlar, bireysel mülkiyet ve elbette bireysel yaşam kutsal denecek derecede önemli batı kültüründe.
Bu durum özgürlük, rahatlık, bağımsızlık ve özgün olmak gibi bazı olumlu sonuçlar doğurduğu gibi yalnızlık, yeterli sosyal destekten mahrum kalma, asosyalliğe varan durumlar gibi pek çok olumsuzluğu da doğuruyor.
Söz konusu evlilik olduğunda ise; batı kültüründe, tanışan ve flört eden iki insan birbirine duygusal yakınlık hissediyor, ilişkileri güçlendikten sonra birlikte yaşamaya ya da evliliğe karar veriyor.
Aslında yaygın olarak yanlış bilinenin aksine söz ve nişan kavramları batı kültüründe de var ancak bizdeki kadar kurumsal değil. Yani bizde “söz bozmak” ya da “nişan atmak” çoğu zaman damgalanmaya varacak kadar rahatsız edici oluyor ancak batı kültüründe bu olağan ve kabul edilebilir. Bir ayrıntı daha, batı kültüründe özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde (özellikle iç ve güney eyaletlerde) de evlilik öncesi erkek, kadının ailesinden evlilik izni ister (bizdeki kız istemeye benzer bir durum)…
Ancak ne olursa olsun batı kültüründe iki kişi yaşamını birleştirmeye karar verdiğinde ailelerin bu durum üzerinde yaptırımı olmuyor ve tüm süreçler bu iki kişinin bağımsız kararı ve eylemleriyle şekilleniyor. Tıpkı tango gibi…
Peki evlilik bizde nasıl oluyor?
Bizde evlilik, hem öncesindeki süreçte (tanışma, söz, nişan) hem de kendisinde yani evlilik sürecinde her iki tarafın da ailesiyle içiçe olmayı gerektiren bir süreç. Öyle ki pek çok ritüel, seramoni ve gelenek ile bu içiçelik sağlanıyor hatta karşı çıkma durumunda “elalem ne der?” sorusuyla karşı karşıya kalıyorsunuz.
Kendi beğenilerinizi ikinci plana atıp eşinizin ailesinin beğenilerini ön plana aldığınız, kendi zevklerinizden hatta ihtiyaçlarınızdan fedakarlık yapıp eşinizin ailesinin isteklerine odaklandığınız bir süreç. Ki bu da zaten “halay” demek.
Ancak şu gözönünde bulundurulmalıdır ki ailelerin işin içinde olduğu evliliklerde evliliğin kalitesi çoğunlukla olumsuz etkilenir ve çiftler sıklıkla aile kaynaklı nedenlerden ötürü tartışırlar hatta bu aileler yüzünden boşanırlar.
Evlenen bireylerin ailelerinin; yeni evli çiftin ilişkisine, özel alanına müdahale etmekten kaçınması ve çiftin de aileleri olabildiğince dışarıda tutması evliliğin kalitesi açısından önemlidir.
Peki ya evliliğin biçimi?
2000’lerin başına kadar yoğun şekilde görüp duyduğumuz görücü usulü evlilik biçim değiştirdi. Dikkat ederseniz “yok oldu” demiyorum, biçim değiştirdi çünkü “görücü usulü” evlilikler (halen düşük sosyo-ekonomik gruplarda ya da muhafazakar çevrelerde sürse de) yerini “tanıştırılma”ya bıraktı. Artık “annemler münasip gördü” yerini “bir arkadaş bizi tanıştırdı”ya bıraktı. Elbette tek evlilik yöntemi bu değil. Halen görücü usulü sürüyor, flört ile evlilikler var ve daha pek çok yol ancak şüphesiz ki çağımızın bize “armağanı”: İnternet ilişkileri ve sonrasında görülen evlilikler…
Malum sosyal medya oldukça güçlü bir olgu ve siz facebook gibi sosyal medya sitelerinde istediğiniz dünya görüşünde, istediğiniz etnik kökende, istediğiniz dini inanca sahip bir eş adayı ile tanışmak için gruplara katılabilir, sayfaları takip edebilirsiniz. Ancak elbette ki bu yöntem bazı sakıncaları beraberinde getiriyor. Çünkü sosyal medya “olmadığınız biri olmak için” son derece uygun bir ortam. Bu nedenle evlilik gibi bir amaçla yola çıkan bireylerin sosyal medya üzerinden ilişki kurması ya da tanışma aşamasından sonrası için sosyal medyanın belirleyici olması önerilen bir şey değil..
Zaten her geçen gün bir haber duyuyoruz “internetten tanıştığı adam için ailesini terketti” ya da “sosyal medyada tanıştığı kadın için suça karıştı” türünden haberleri.
Belki de beni sıkıcı olmakla ya da yeniliğe açık olmamakla eleştireceksiniz ancak ben işin doğal olanından, normal olanından yanayım.
İki insan -mümkünse kendi çabalarıyla ve doğal yollardan- spontan olarak tanışacak, yakınlaşacak, zaman geçirecek, flört edecek, paylaşımlar arttıktan sonra birbirlerine iyi hissettiriyorlarsa ve bu iyilik halinin uzun süreli olacağını öngörüyorlarsa -aralarında sözlü ya da yazılı bir uzlaşıya vardıktan sonra- evlenmeliler.
Biz uzmanlara Çift & Evlilik Danışmanlığı için başvuran çiftler, bireysel görüşmeler sırasında sıklıkla sosyal medya, aracı kişiler, belirli bir sosyal, etnik ya da dini gruplar üzerinden kurulan ilişkilerin ve evliliklerin kalitesinin düşük, süresinin kısa ve sonunun acı verici olması olduğu yönde bilgiler veriyor. (Elbette aksi örnekler olabilir ancak genel durum bu şekilde)…
Haftaya kaldığımız yerden devam etmek dileğiyle…