İlkokullarda bize dünyada tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olduğumuz öğretildi. Yerli malı haftaları yaptığımız günlerde hep bu sözler vardı.
İlkokullarda bize dünyada tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olduğumuz öğretildi. Yerli malı haftaları yaptığımız günlerde kulağımızda hep bu sözler vardı. Ancak bugün geldiğimiz noktada birçok tarım ürününü ithal eder hale geldik. Tarım Bakanlarının ithalatla övündüğü günleri de gördük. Tarım ve hayvancılık ülkemizde ne yazık ki belirli bir yaşın üzerindekilerin işi haline geldi. Kullandığı mazota bile ÖTV indirimi alamayan, gübre fiyatlarının dolar ile yarıştığı bir ortamda tarımsal üretimin geleceğine ne kadar umut bağlanır bilemiyorum.
Rekorun sevincini yaşayamıyorlar
Ne yazık ki hiçbir tarımsal üründe stratejik bir planlama olmadığı için üretimi fazla olan tarımsal ürünler her zaman başımıza dert oluyor. Bu yıl da bu durum zeytinyağı sektöründe yaşanacak gibi görünüyor. 475 bin tonluk zeytinyağı rekoltesi ile tarihi bir sezona girildi ama hem ihracatçı hem de üretici bu sezonun sonunu nasıl getireceğini kara kara düşünüyor. Sezonda fiyatlar ne olacak, ihracat pazarlarında fiyat tutacak mı, üretici maliyetlerini karşılayabilecek mi? soruları kafaları işgal ediyor.
İngiltere ve AB pazarı için Ankara’yı bekliyorlar
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği’nin düzenlediği toplantıda Birlik Başkanı Emre Uygun ile Birlik Yönetim Kurulu Üyesi ve Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Genel Müdürü Güngör Şarman sezon değerlendirmesi yaptı. Birlik Başkanı Emre Uygun 200 bin ton zeytinyağı ve 100 bin ton sofralık zeytinyağı ihraç ederek 1 milyar dolar dövizi Türkiye’ye kazandırmak istediklerini belirtti. Uygun, Hem ihracatçıyı hem de üreticiyi memnun edecek düzenlemelerin de yapılması gerektiğini vurguladı. İhracat kısıtlamalarının toplam ihracatta yüzde 25 kan kaybına yol açtığına dikkat çeken Uygun, İngiltere’ye zeytinyağı ihracatında gümrük vergisinin kaldırılmasını ve Avrupa Birliği’ne zeytinyağı ihracatında tanınan 100 tonluk kotayı da trajikomik olarak tanımlayarak bu kotanın 30 bin tona çıkarılmasını istedi. Yerli ve milli ürünümüz olan zeytinyağı sektörünün bu talepleri umarım Ankara’dan duyulur.
1 TL’lik komik prim desteği
Toplantıda sektörü tüm yönleriyle değerlendiren Birlik Yönetim Kurulu Üyesi ve Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Genel Müdürü Güngör Şarman ise rekoltenin bu yıl stoklar ve Suriye’den geleceklerle birlikte 600 bin tonun üzerinde olacağına dikkat çekti. Rekor zeytinyağı rekoltesi nedeniyle alıcıların nazlı davranacağı bir piyasanın kendilerini beklediğinin altını çizen Şarman, “İhracatçının rekabetçi fiyat verebilmesi, üreticinin kazanabilmesi ve tüketicinin uygun fiyatla zeytinyağı yiyebilmesi için her zamankinden daha çok desteğe ihtiyaç var. Zeytinyağı primi 1998’de 40 cent olarak başlamıştı. Şimdi ise 1 TL. Bu rakamın en az 55 TL olması lazım ama hiç değilse 10-15 TL bir prim rakamına ulaşılması gerek. İspanyol zeytinyağı üreticisi 0.65 Euro prim ile maliyetinin yüzde 10’nu karşılarken, bizim üreticimizin prim oranı maliyetinin 0.6’sı seviyesinde kalıyor. Bu koşullarda üretimin sürdürülmesi kolay değil” yorumunu yaptı.
Servetimiz daha da kıymetlensin
Dünya ikincisi olduğumuz zeytinyağı üretiminde ne yazık ki durumumuz bu. Mutlu olacağımız bir sezonda üreticisi de, ihracatçısı da önünü göremiyor, sevinemiyor. Ülkemizde yıllardır çözülemeyen sorunlar gibi umarım bu sektörde de sorunlar görmezden gelinmez. Kutsal kitaplarda bile adı geçen bir ağaçtan elde ettiğimiz bu servetimizi daha da kıymetli hale getirecek çözümler için üreticilerin ve ihracatların taleplerine yanıt verilir.