Her ne kadar yazmayı çok istesem de yoğun bir süreç yaşadım ve bir süre uzak kaldım. Uzunca bir aradan sonra merhaba... ve umarım bundan sonra yine burada olacağım...Haydi, Evlilik & Duygusal İlişkiler hakkında konuşmaya devam edelim.
İnsanlar zorlayıcı bir olayla karşılaktıklarında 3 farklı tepki verebilirler.
Siz yüzlerce farklı eylem sayabilirsiniz ancak aslında yaptığımız yüzlerce farklı eylem 3 kategoride değerlendirilebilir:
Savaş - Kaç - Don (Tepkisizlik)
Milyonlarca yıldır evrimleşen beynimiz, çevremizde bir tehdit algıladığında, otomatik olarak bu tepki türlerinden biriyle harekete geçer. Aslında tarihsel süreç değerlendirildiğinde bu 3 tepki, tehditlerden en kolay şekilde kurtulmamızı sağladı ve kısa sürede güvende hissetmemize hizmet etti.
Ancak, elbette her zaman en doğru eylemi seçmedik.
İsterseniz konuyu evlilik & duygusal ilişki ile örneklendirerek sürdürelim.
Sorunlar yaşanan, kötü giden bir evlilik düşünelim, malum toplumda ne yazık ki sıkça görüyoruz.
Yaşanan olağan bir tartıma sırasında bir tarafın diğerine bağırdığını (savaş) düşünün.
Bağırılan kişi farkında olmadan bir 3 eylemden birini seçer: Ya savaşır (bağırabilir, fiziksel şiddet de gösterebilir), ya kaçar (Ortamdan uzaklaşabilir, başka bir şeyle ilgilenebilir vb) ya da donar (tepki vermeyebilir, boşluğa bakabilir, susabilir vb).
Bağırılan kişi bu 3 tepkiden hangisini seçerse seçsin, bu kez bağıran kişi 3 eylemden birini seçer ve bu süreç böyle ilerler.
Zorlayıcı olaylar karşısında tepkilerimiz elbette bu 3 eyleme ek olarak düşünce, duygu, hormon gibi başka bileşenler de içerir. Yani aslında bir evliliği & duygusal ilişkiyi etkileyen çok sayıda değişken vardır ve bu değişkenlerin tamamı bilinçli ve farkında olarak kontrol ettiğimiz şeyler değildir.
Peki bu 3 eylemden hangisini seçeceğimizi ne belirliyor?
Yani ilişkimizde yaşadığımız sorunlarda, zorlayıcı anlardaki tepkilerimizi neye göre veriyoruz?
Pek çok psikoloji kuramı farklı görüşler öne sürse de yaygın olarak düşünülen şey şu:
Ailelerimizden katılsal olarak aktarılan travmaların etkisi,
Çekirdek inançlar,
Gebelikten itibaren bedenimizde yoğun olan hormonlar nedeniyle oluşan baskın duygular
Ve elbette doğumdan olay anına kadar yaşadığımız öncül yaşantılar, deneyimler...
Şimdi parçaları birleştirelim...
İster evlilik içi ister duygusal bir ilişki olsun, kadına uygulanan fiziksel şiddetin tavan yaptığı bugünlerde aslında olayı bu perspektiften de ele almak gerekiyor.
Hep duyarız ya, “o da karşı çıksaymış”, “eli armut mu topluyormuş”, “haketmiş ki sesi çıkmamış” gibi sözleri...
Ev içinde şiddete uğrayan kişi; bu 3 tepkiden (Savaş - Kaç - Don) birini,
Ailesinden katılsal olarak aktarılan travmaların etkisi, çekirdek inançları, gebelikten itibaren bedeninde yoğun olan hormonlar nedeniyle oluşan baskın duyguları ve elbette doğumdan olay anına kadar yaşadığımız öncül yaşantılar, deneyimlere bağlı olarak seçer.
ve belki de bu eylem kaçmak & donmak ikilisinden biri olur ve kişi şiddete maruz kalmayı sürdürür.
Geniş açıdan bakıldığında bu seçimin kontrol edilemeyen değişkenlerinin baskın olduğunu görürsünüz yani bir açıdan bilinçsiz bir seçimdir.
Kaldı ki “Stockholm Sendromu”nda olduğu gibi şiddet uygulayan ile şiddete maruz kalan arasında hem süreç içi iletişim, hem empati & sempati, hem güç dengesizliği nedeniyle bir bağ oluşur ve şiddete maruz kalan kişi, şiddet uygulayana tabi olur, karşı çıkamaz ve onunla arasındaki bu bağa tutunur.
Bu nedenle çevrenizde bir aile içi şiddet olayı gördüğünüzde, şiddete maruz kalan kişiyi yargılamayın, düşüncelerini okumaya çalışmayın, hüküm vermeyin.
Bilin ki bu durumun psikolojik bir boyutu da var ve çok güçlü, belirleyici...
İyi haber şu ki, bu tepkilerimizi iyileştirmek mümkün.
Travma konusunda eğitimli ve deneyimli bir terapistin yardımıyla derin kökleşmiş yanıtlarınızı korkuya dönüştürmek için çalışılabilir.
Bu sürecin en önemli adımlarından biri, yaşamınızdaki insanlarla sağlıklı sınırlar geliştirmeyi ve savunmayı öğrenmektir.
Bu noktada bir terapist stres ve korkunuzu kontrol edebilmeyi, gereksinimlerinizi karşılamayı, öz düzenleme ve öz bakım stratejilerinin yanı sıra farklı tekniklerle yaşamınızı kolaylaştırmayı sağlayabilir.
Barış ve huzur dolu günler dilerim...
Haftaya kaldığımız yerden devam etmek dileğiyle…