Kemal KILIÇDAROĞLU – CHP 7. Genel Başkanı

Dostlarım,

Bu kadim topraklar üzerinde yaşayan ve bin yılların bilgeliği ile yoğrulmuş olan herkes bilir: En güçlü yanımız, en güzel günlerimizde “biz” diyebilmek, en zor zamanlarımızda “biz” olabilmektir… Tarih bu kenetlenmeye defalarca şahitlik etmiştir. Bugün, "biz" olabilmenin gücüne muhtaç olduğumuz, birlikte varoluş sancıları çektiğimiz ve toplumsal ittifakı sağlayarak yeni bir gelecek inşa etmek zorunda olduğumuz zor bir dönemin tam da başındayız…

Dostlarım,

Derler ki “birbirini en iyi anlayan kişiler, dertleri ve endişeleri aynı olan kişilerdir.” Ancak birbirini anlayanların paha biçilmez yanı, "biz” olmanın birbirimizin aynısı olma savaşını reddetmiş olmalarıdır… Onlar bilirler ki, birbirini en iyi anlayan kişiler, dertleri ve endişeleri aynı, umudu ise ortak olanlardır. Ve yine onlar bilirler ki, evinde çocuğunu beslemekte sıkıntı yaşayan bir babayı en iyi anlayacak kişi, çocuğu evde aç olan diğer bir babadır. İş bulamayan, gece gündüz çalışıp geçinemeyen, karısının ve çocuklarının en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan, gelecekten endişeli ve gururu kırılmış bir baba, kendisini en iyi anlayacak bir diğer babayı bulana kadar yalnız, güçsüz ve çaresizdir… Onlar, bir gün, bir yerlerde ‘’biz’’ olabilmeyi başarmak için birbirlerini arayacak, bulacak ve sımsıkı sarılacaklardır…

Sadece onlar mı? Kuşkusuz ki hayır. Komşusu açken tok yatamayanlar, başkası için yanmayı göze alanlar, yolcunun yoldaşı olmayı bilenler, umutsuzluğa inat umudu yeşerten aydınlar da ellerinde meşalelerle “biz” olmayı, umudu yeşertmeyi görev sayacaklardır.

Dostlarım,

‘’Biz’’ olamaz, umudu örgütleyemez, birbirlerini arayan milyonlarca insanımızı bir araya getiremezsek; güçlünün güçsüzü ezdiği, gençlerimizi ve çocuklarımızı koruyamadığımız, kızgın kalabalıkların birbiriyle buluşmaya başladığı, ‘’bizden’’ kopanların "ben" imparatorlukları kurarak çoğaldığı bir iç karışıklığın ortasında buluruz kendimizi. Tarih “biz” olamayanların hüsranını, “biz” olamayanların dramını, onların tarih arenasından sessizce silinip gidişini anlatan hikayelerle doludur.

Dostlarım,

Büyük bir vizyoner ve düşün insanı Mustafa Kemal ATATÜRK'ten sonra, toplumsal refleksimizi kullanmakta zayıf kaldık. O, ikinci yüzyıl bütününün paylaşıldığı bir vizyon ve stratejinin yüzyılı olarak yola çıktı. Esneklik ve birlikte çalışma, yeni yönetim anlayışımızın önemli temel taşları olmalıyken, değişimi kavrayamayan ve gerekli olduğunda ‘’değişim’’ ile ‘’adapte olmayı’’ karıştıran yapıların tarihin yaprakları arasında nasıl unutulduğunu gördük.

Yüz yıllar boyunca kadim topraklarımızda bilge insanların, halkına hizmeti her şeyin önünde tutan liderlerin baş tacı edilişini izledik. ‘’Topluma adanmış liderliğin’’ yüz yıllar boyunca egemen olduğu topraklarda çağlar açtık, çağlar kapattık, ‘’birlikteliğin’’ getirdiği devrimleri izledik. Bugün, “biz” olmanın gücüne inanarak, paylara ayrılarak küçülmek yerine, paylaşarak büyüyen geleneğimiz ve bundan aldığımız güçle mücadele etmek zorundayız.

Bu zorunluluk, bu mücadele hali, bu “biz” olabilme sancısı, yarın güzel bir çocuk dünyaya getirecek dostlarım. Dünyanın baş döndürücü bir hızla değiştiği bu çağda, Anadolu’nun kadim topraklarında yaşayan herkes hem ‘’biz olmanın’’ mimarı hem de bir parçası olmak gibi tarihi bir sorumluluğu üstlenmek zorundadır. İşte o zaman yeniden insan onurunu inşa ettiğimiz, alın terinin, emeğin ve dürüstlüğün değerli olduğu, sevgiye ulaşacağız.

İşte o zaman; demokratik, katılımcı ve çoğulcu ama hiç kimsenin kendini öteki görmediği, “şah”a karşı mazlumun hakkını hukukunu koruyan, millete ait her kuruşun hesabının sorulabildiği, ekonomi altyapısının üretime dayandığı, mahkemelerin adalet dağıttığı, üniversitelerin bilim ürettiği, gelişmiş dünya ile rekabet edebilen hatta gelişen dünyanın öncüsü olan bir Türkiye için… Alım gücünün yüksek olduğu, pasaportumuzun değerli olduğu, içimizdeki "biz" olmayanların gittiği, ordusu ve sınırları güçlü bir ülke ve milletine güvercin, dış dünyaya ise şahin olan bir “devlet ana” inşa etmek için mücadele edeceğiz dostlarım.

Mücadele edeceğiz ve kazanacağız! Çünkü daha önce de başardık, şimdi yine başaracağız…

Endişelerimi, umutlarımı, dertlerimi sizlerle paylaşabilme çabalarımı ve birlikte vereceğimiz kavgamızı yine sizlere emanet ediyorum.

Ve Koca Şair Nazım Hikmet’in dediği gibi dostlarım:

‘’Hani şimdi bizim soframıza

Haftada bir et gelir

Ve çocuklarımız işten eve

Sapsarı iskelet gelir.

Hani şimdi biz;

İnanın güzel günler göreceğiz çocuklar

Güneşli günler göreceğiz.

Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar

Işıklı maviliklere süreceğiz…’’