İzlanda'yı anlatan ilk yazımda bu güzel ülkeye giderken yapılması gerekenleri ve kalabileceğiniz yerleri anlattım. Şimdi de gelin beraber gezilecek yerlere bakalım!
Golden Circle Rotası
İzlanda’nın olmazsa olmaz Golden Circle rotasına biz havalimanından aracımızı kiralar kiralamaz başladık. İlk durak Þingvellir National Park. Burada tarihin en eski parlementosu olan Althing (930) bulunuyor. 2004 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil olmuş. Yalnız burayı gezerken Efes Antik Şehri gibi bir ortam hayal etmeyin. Doğal güzelliklerin ve Þingvellir Kilisesi’nin olduğu büyük bir alan.
*Buranın içersinde Information Center buluyor.Küçük bir marketin olduğunu, buradaki tuvaletlerin paralı olduğunu ve 200 ISK veya kredi kartıyla giriş yapıldığını belirtmek isteriz. Çünkü bozuk para olmayınca zor durumda kalmıştık.
Parkın içinde hem yürüyerek hem de arabayla gidebileceğiniz Öxarárfoss şelalesi bulunmakta. İzlanda seyahatinde karşılacağınız ilk şelale olduğundan en başta hayranlık uyandırabilir ancak daha sonra göreceklerinizin yanında hiçbir şey diyebiliriz.
*Foss kelimesinin şelale olduğunu şimdiden söyleyelim, bolca kullanacağız çünkü.
Daha sonraki durağımız Haukadalur vadisi. Burada gayzerleri görebilirsiniz. Aslında gayzer İzlandaca’dan dünyaya yayılan bir kelime olup, fışkırtmak anlamına geliyormuş. Türkçe gayzer kelimesi şuan aktif olmayan Geysir’den gelmektedir. Burada aktif olan Strokkur gayzerini izleyip, videoya çekebilirsiniz. Yaklaşık 30 metreye 100 dereceye yakın sıcak su fırlatan Strokkur en çok ilgi çeken yerlerden biri. Havaya fışkıran sıcak su ya direk buharlaşıyor yada yere inene kadar soğuyor. Ortamdaki sülfür kokusunun yoğun olduğunu da belirtelim.
Gayzerlerden sonra sıradaki durağımız tüm haşmetiyle Gullfoss. İzlanda’nın “Altın Şelale”si. Buraya gelince doğanın gücüne hayran kalıyorsunuz. 32metreden akan suların sesine ve gücüne şahit olabilirsin. Fotoğraf çekmeye giderken sol tarafta Sigríður Tómasdóttir’e ait bilgilendirici bir yazı var. 1920’li yıllarda yabancı yatırımcılar buraya hidroelektrik santrali yapmak için Sigríður’un babası Tomas Tomasson’dan burayı satın almak istiyor ancak babası teklifi kabul etmiyor. Yatırımcılar bunun üzerine direk hükümetle görüşerek izin almaya çalışıyor. Bunun üzerine Sigríður, Reykjavik’e kadar protesto amacıyla çıplak ayakla yürüyor, hatta kendini şelaleye atmakla tehdit ediyor. Daha sonradan İzlanda’nın ilk başkanı olacak avukatı Sveinn Bjornsson sayesinde mücadele kazanılıyor ve şalele İzlanda halkına veriliyor.
*İzlandaca’da soyisimler “sson” ve “dóttir” ile bitiyor. Sson oğlu, dottir kızı demek. Örneğin Sigríður Tómasdóttir; Sigríður Tómas’ın kızı. Sveinn Bjornsson; Sveinn Bjorn’un oğlu.
Buradan ayrılmak istemesek de hava kararmadan planımızdan sapmamak için Faxafoss’a geçiyoruz. Gullfoss’dan sonra gözümüze küçük gelen bir şelale. Heryeri görme isteğiyle dolaştığımız için burayı es geçmedik.
Faxafoss’dan sonra 6.500 yıllık geçmişi olan Kerið Krater Gölü’ne gidiyoruz. Buraya giriş paralı olup kişi başı 400 ISK (10 TL) Toprak sahiplerinin talepleri doğrultusunda gölün daha iyi korunabilmesi için giriş ücretli yapılmış. Güzel renklere sahip bu gölün ortasında bir platformda Björk’ün konser vermişliği de varmış.
Golden Circle rotasında bizim gitmediğimiz ama bize önerilen diğer yerler ise Laugarvatn, Reyholt ve Flúðir.
Güney İzlanda Rotası
Yaklaşık 800 km sürecek bu rota ile toplamda 15-16 saatinizi harcayabilirsiniz. Yolda ne kadar duracağınıza, ne kadar fotoğraf, video çekeceğinize bağlı olarak bu süre değişecektir. Yolculuğun sonunda en büyük hedeflerden biri olan Jökulsárlón buzul gölüne ulaşacak, şanslı iseniz kuzey ışıklarını gece karanlığında görebileceksiniz.
Güney İzlanda rotasının uzun bir yolculuk olacağını, dananın kuyruğunun bugün kopacağını söyleyerek güne başladıktan sonra ilk durağımız Gluggafoss şelalesi oldu. Gluggafoss küçük bir şelale de olsa insan izlemekten, olabildiğince yakınına gitmekten sıkılmıyor. Bu his diğer şelaler için de geçerliydi.
Gluggafoss’dan sonraki şelalemiz ise Seljalandsfoss. Bu şelale daha popüler bir şelale olup, arkasından fotoğraf çektirebilirsiniz. Aslında bu şelalenin yanında bir şelale daha var Gljufrafoss. Ulaşımı biraz daha zor olduğundan biz es geçiyoruz fakat onun da içine tırmanıp güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.
Şelalelerden sonraki durağımız 2010 yılında Avrupa hava trafiğini kapatan meşhur yanardağ Eyjafjallajökull. Tabi ki yolda giderken ona yaklaşamıyorsunuz ancak 2010 yılında yanardağdan etkilenen tek çiftliğin önünden geçebiliyorsunuz. Yolunuzun üzerinde Eyjafjallajökull Visitor Center’de o günle ilgili kısa bir belgesel izleyebilirsiniz.
*Yanardağın patlaması İzlanda’da aslında bir şeyi etkilememiş. Sadece önünden geçeceğiniz çiftliği etklemiş onun dışında İzlanda içi hava trafiğine olumsuz bir etkisi olmamış.
*Eyjafjallajökull aslında üç kelimeden oluşuyor. Eyja fjalla jökull; ada dağ buzul.
Yanardağı da uzaktan fotoğrafladıktan sonra ara verdiğimiz şelalelere devam ediyoruz. Sıradaki ise 62 metre yüksekliği ile Skógafoss. Burası da oldukça popüler bir nokta. Fotoğraf çekilebilecek bir sürü yer var. Gücünüz varsa merdivenlerden yukarı çıkarak şelalenin tepesinden de fotoğraf çekebilirsiniz gerçekten yorucu olduğunu tekrar söylemek isteriz.
Skógafoss’dan sonraki durağımız Solheimasandur’daki uçak kazası kalıntısı. Yolun sağında ve solunda park etmiş arabalar ve kaza kalıtılarına doğru yürüyen insanları görebilirsiniz. Buraya ulaşmak için gidiş geliş toplam 7 km yürümeniz gerekecek. Bizim zamanımız kısıtlı olduğundan burayı pas geçerek dönüşümüze bıraktık. Gece dönerken zifiri karanlıkta yürüyerek kuzey ışıklarını görebileceğimizi planladık ve tahmin ettiğimiz gibi de oldu. Fotoğraf çekmeyi sevenler için ilginç kareler yakalanabilecek bir nokta.
Uçak kazasını da gördükten sonra dünyanın sonuna gelmiş olabileceğiniz duygusu yaratan Dyrhólaey’de manzarayı seyretmeye doyamadık. Önümüzde okyanus, arkamızda uzaklarda buzul dağlar, siyah kumlardan uçsuz bucaksız sahillerin olduğu harika bir yer. Dyrhólaey Feneri sanki insan yapımı tek cisim gibi orada duruyor olacak.15 Mayıs – 25 Haziran arası bu bölge puffin kuşlarının yaşama alanı olduğu için kapatılıyormuş.
Tepeden gördüğümüz uçsuz bucaksız siyah kumlardan oluşan kumsallara geçiyoruz; Reynisfjara Beach. Burada bazalt kayalardan oluşmuş Reynisdrangar kayalıkları diğer bir ilginç oluşum. Okyanusun kıyısında olduğunuz için dikkatli olmalısınız hiç beklemediğiniz bir anda dalgalar gelebiliyor.
Hava kararmaya yaklaştığı için birkaç noktayı pas geçmek zorunda kaldık. Bunların arasında Svartifoss, Svinafellsjökull, Kirkjubæjarklaustur, Fjaðrárgljúfur, Foss á síðu vardı. Zaman sorunu olmayanlar buraları da mutlaka görmeli.
Reykjavik’den başladığımız yolculuğun sonunda Jökulsárlón buzul gölüne ulaşıyoruz. Buraya vardığımızda kendimizi kaybedip, saatlerce kalmak istedik. Havanın hafif kararmasıyla masalsı bir manzaraya büründü ortam ve zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık. Aslında 80 yıllık bir geçmişi olan bu buzul göl, Breiðamerkurjökull ana buzulunun küresel ısınma sonucu yavaş yavaş erimeye başlaması ve okyanusla birleşmesi sonucu oluşmuş. Gölde zodiaclarla turlar düzenliyor. Dilerseniz katılabilirsiniz.
Blue Lagoon
Bu kadar yol gelmişken Blue Lagoon’e gitmeden olmazdı. Biletlerini online olarak alabileceğiniz Blue Lagoon’un saat yoğunluğuna göre fiyatı değişmekle beraber 40€’dan başlıyor. Yanınıza terlik, havlu ve iyi bir şampuan almayı unutmayın. Suyun sıcaklığı yaklaşık 38 derece hava sıcaklığı ise biz gittiğimiz zaman 6 dereceydi ve oldukça rüzgarlıydı. 2 günün yorgunluğunu burada atabildik. Suya girerken saat, yüzük, kolye gibi altın ve gümüşleri çıkarmanız gerekiyor. Bunun yanında saçlarınızı suya sokmamanızı, mayo ve bikinilerinizi sabunla yıkamanızı öneririz. Eğer havalimanından buraya direk geldiyseniz veya buradan havalimanına geçeceksiniz girişte valizlerini kilitleyebileceğiniz dolaplar mevcut.
Midlina
İzlanda, Kuzey Amerika ve Avrupa kıtaları üzerinde yer alıyor. Her yıl 2.5 santim Kuzey Amerika ve Avrupa kıtaları birbirinden uzaklaşmaktadır. Midlina bu iki kıtayı birbirine bağlayan bir köprü olup köprüden yürüyerek kıtalar arası geçebilirsiniz. Blue Lagoon’a gideceğiniz gün buraya da 10 dakikada gidebilirsiniz. Burada çok zaman kaybetmeyeceğiniz için planlarınızda aksama olmayacaktır.