Hale Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - CHP'nin İzmir'de açıklanan ilk kadın belediye Başkan Adayı Sema Bodur, GÜNDEME BAKIŞ'a özel açıklamalarda bulundu. AK Parti yönetiminde olan Kınık'ı almakta ve baştan yaratmakta iddiasını ortaya koyan Bodur, hem örgütün hem de doğup büyüdüğü Kınık'ın halkının yanında olduğunu kaydetti. Bodur, adaylık sürecine ilişkin, "Örgütten inanılmaz bir destek vardı. Kınık her ne kadar kırsalla birlikte küçük bir yer olsa da bu bölgede kadınlar geri planda gibi gözükse de çok güçlüdür. Bakırçay'ın kadınları güçlü kadınlardır ve anaerkil topluma sahiptir Hemşehrilerimiz ve örgütümüz beni istediler. Ben de ilçe başkanlığımızın baskısıyla, talebiyle aday oldum" dedi.
"KINIK'I BENİM GİBİ BİR İNSAN GERİ ALABİLİR"
Siyaseti fahri bir görev olarak gördüğünü dile getiren CHP’li Bodur, "Ben bir iş insanıyım, siyaseti de çok düşünmüyordum. Çünkü işlerim çok yoğundu. Aday adaylığı başvuru süreci başladı. Bu süre zarfında 'Kazanacak aday' arayışı da sürüyordu, başvuruların içinde bunu görmemişler, birkaç defa haber gönderdiler. Ben de Kınık için çok şey yapmak istiyorum ama yıllarca çok fahri görev yaptım. Bana göre siyaset de fahri bir görev. Bu anlamda böyle bir yükü daha alayım mı diye düşünüyordum ve 'Hayır' diyordum. Ancak sonra baktım ki, Kınık'ı geri alırsa benim gibi bir insan alabilir. İlçe başkanlığım da haklıydı. Aday adaylığımı açıkladım" ifadelerini kullandı.
"BAŞARISIZ OLACAĞIM İŞE GİRMEM"
Sema Bodur'un açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
Ben bir iş insanıyım. Bugüne kadar hiç başarısız olmadım. Başarısız olacağım bir işe de girmem! Mevcut belediye başkanının çalışmaları var ama benim çok daha fazla var. Benim yaptığım işimden, bugüne kadar olan birikimimden çok ciddi tecrübelerim var. 13 yaşımdan beri ticaretin işindeyim. Ailem ticaretle uğraşıyordu. Ticari tecrübemin devlette çalışmakla geliştirdim. Devletin bana kattıkları var. Ailenizle ticaretle uğraşıyor, ondan kopmuyorsunuz, ben Gençlik ve Spor'da çalışıyorum, Aliağa Spor'un antrenörlüğünü yapıyorum, Petkim Spor'un antrenörlüğünü yapıyorum. Gençlik Spor, Milli Eğitim'e yardım derken çok yoğun bir iş hayatım vardı ve birikimlerle doluyum.
"HERKES BAKAR AMA BEN GÖRÜRÜM"
Ben 58 yaşındayım, yaş ve birikim olarak en dolu olduğum zaman. Bunu da memleketim olan Kınık'ta kullanmak istiyorum. Biz inşaat firmayız ama inşaat bizim yüzde 5'lik oranımız. Bunun dışında biz kapı ve mobilya üretiyoruz. Tasarım yapıyoruz. Bir binayı alıp her şeyiyle giydirip çıkıyoruz mobilya anlamında. Bunun içinde hastaneler de var. Bizim işimiz tasarım, yani bizim işimiz aslında bakmak değil görmek. Görmek bizim yeteneğimiz. Ben bir yere bakmam, baktığım zaman görürüm. Hepimiz aynı yere bakarız ama ben görürüm. Ben baktığımda birçok şeyi görebilirim. Bu benim vizyonumdur da, bazı insanların daha fazla sanatsal yeteneği olur. Bunların hepsinin birleşmesinde bizim mesleğimizin de büyük katkıları var. İnşaatı, mobilya tasarımı var ve bu yetilerle ilçeye baktığımda neyin eksik olduğunu, neyin yapılması ya da yapılmaması, neyin iyi, neyin kötü gerektiğini hızlı görürüm. İnsanlar bakıp, 'Acaba' deyinceye kadar be görmüş olurum.
"KINIK'A ZAMAN KAYBETTİRMEYECEĞİM"
Ben uzun süre devlette de çalıştım. Özel ve kamuyu aynı anda götürdüm. Bugün belediyeye otursam, 'Bu neymiş' demeden işleri 1 gün dahi kaybetmeden götürebilecek durumdayım. Gelen her yazıdan, alınan her karara kadar... Satın almasından, imarından, fen işlerinden, yazışma dillerinden aklınıza gelebilecek tüm birimlere. Ben devlette özel kalemlerde de görev yaptım. Bu nedenle iyi yetiştiğimi düşünüyorum. Kınık'ın kaybedecek zamanının olmadığını düşünüyorum. Ben Allah'ın izniyle Kınık'a zaman kaybettirmeyeceğim.
"DOĞRUER'İN BİR ŞEYLER YAPMIŞ AMA YETMEZ"
Kınık'ta yapılacak çok şey var. Evet Sadık Doğruer bir şeyler yapmış ama o yapılanlar Kınık'a yetmez. Ben Kınık için 'Ağlayan şehir' dedim. Kınık'ın girişinde 2 tane yolumuz var. Bunlar İller Bankası'ndan alınan destek ve kredilerle yapıldı. Ancak onun dışında yukarılara merkezimiz olan yerlere gittiğinizde her yer dökülüyor. Her şehrin, her şeyin yenilenmeye ihtiyacı vardır. Evinize aldığınız bir dolap da bir süre sonra dökülmeye başlar, yenilemeniz gerekir. Şehir planları da öyle...
"PLAN REVİZYONLARI GEREKİYOR"
Yıllar önce bir beyefendi bir köşeye ev yapmış, diğer köşesini bölmüş derken; parsellere dokunduğunuzda her şekli görebilirsiniz. Parsel sorguya girip baktığınızda inşaat yapılacak yer bulamazsınız. Plan revizyonu gerekiyor. Bundan 60 - 70 yıl önce yapılan yerler, yapılaşmamışsa değiştirmek kolay şey yoktur. Değiştirirsiniz ve yeni yapan o planlara göre düzgün olanı yapar. Ancak siz 'Gidin yapın' derseniz olmaz. Biri geliyor, 'Ben evimi kat karşılığı vermek istiyorum' diyor ancak veremez. Çünkü senin 500 metre arsan var, 18 metresine U şeklinde gelip biri gelmiş ve girmiş. O arsasını vermiyor ve kaos başlıyor. Diğeri de U şeklinde arsaya tek başına ev yapamıyor. Sen bu arsaya tek başına ev yapamıyorsun, cephe de yasal olarak yetmiyor ve ömür boyu bu arsa ve sahipleri mağdur olur. Sen bana 500 metreye yapamazsın diyorsun, 20 - 30 metreyi de mağdur edemezsin diyor, gel diyorsun gelmiyor, o insanlar mağdur oluyor. Bir şehir böyle kalabilir mi!
"ŞEHİR DÖKÜLÜYOR"
Yasalar ne diyor, 'uygulama yapın' yani parselleri düzenleyin, onlara tek tapu verin, hissedar olsunlar. Anlaşırlarsa anlaşsınlar, anlaşamazlarsa ortaklığın giderilmesini açsınlar. Ve böylece bir yolları oluyor. Adam, 'Kardeşim hadi gel, ya sen al ya ben alayım' diyor. Ancak 18 metrenin tapusu ayrı oldu mu kimse ona bir şey yapamıyor. O zaman belediyelere iş kalıyor. Yasalara gitmeden önce belediyelere iş kalıyor. Belediye çözümsüz yerleri düzenliyor ki; yasaların önünü açıyor. Biz bunları yapmazsak nasıl yenilenecek, şehrin tam ortası dökülüyor. Jandarmanın karşısında evler var, giydirme yapıyorlar, belki 60 yıllık bina... Buna hala giydirme yapıyorlar.
"DERENİN İÇİNDE OKUL VAR!"
Derenin içinde okulumuz var ya! Tamam, Milli Eğitim Bakanlığı sorumluluğunda ama bu dere bir gün taşarsa ne olacak! Bakın bakalım derenin üstü kapanır mı! Yasalar buna izin vermez! Biz köprüyle geçiyoruz ya, derenin içinde okul! Öyle yerlerimiz var ki, oturulacak gibi değil. Birinin her an başı derde girebilecek binalar var. 2 katlılardan geçtik zaten de... Biz insanlara belediye olarak yapmamız gerekeni yaptığımız zaman, bundan sonra gelenler de buna göre gidecek. Ben şehrim yenilensin istiyorum, müteahhitler gelsin, alsınlar. Kınık'ta şu anda kiralık ev bulunamıyor. Sadece müteahhitler değil, vatandaşımıza da çizelim, ücretsiz planlar verelim yapsınlar. Kaçak yapacaklarına bizim çizdiğimiz sokağı yapsınlar. Ne kadar güzel olur. Sit olan yerlerimiz var, buralarda koruma amaçlı planlar var. Biz koruma amaçlı planları veririz, yapar insanlar. Orası tertemiz aynı renk olur. Hem tarihimizi, hem doğamızı, hem dokumuzu koruruz. Öyle yerlerimiz var ki dokusuna göre bina yapılması gerekiyor.
"SPOR ALANINDA ŞEHRİ UÇURURUM"
Spor alanında hangi şehre dokunsam, o şehir o branşta konuşulur. Urla kız Basketbol şehridir, Karşıyaka denilince basketbolcu fabrikası gibidir. Bunları ben yapabilirim, ben istersem bir şehri sırtında çantasıyla, uzun şortlarıyla dolaşır hale getirebilirim. Ben çok Dünya, Avrupa Şampiyonalarında görev aldım. Antrenörlük yaptım. Altyapı nedir çok iyi bilirim, spor anlamında bu şehri uçururum. Kentimizde öğretmen okulumuz vardı, benim orada okuyan ablalarım Hentbolda Türkiye ikincisi oldular. Buraya okumaya gelen ablalarımız, abilerimiz olurdu, sokakta gitar çalarlardı. Bizim 4 tane açık ve kapalı sinemamız vardı.
"KINIK ZAMANINDA DA YATIRIM ALIYORDU"
Biz şu anda ise göç veren yer hale geldik, nüfusumuz 37 binlerden 30 binlere düştü. Eskiden gelen buradan gitmezdi, çok hoşlarına giderdi, her şeyimiz vardı. Babamın çocukluğunda ilçemizde kaç tane okulumuz vardı. Ben Aliağa Spor'u kurduğumda Aliağa'da spor salonu yoktu. Benim öğrencilerim sayesinde spor salonu yapıldı ama 1983 yılında Kınık'ta spor salonumuz vardı, okullarda olanlar haricinde. Demek ki zamanında da alıyormuş Kınık yatırımlarını. Sonra kötü yönetimlerden dolayı bu hale geldik.
"SAKIZ ADASI ZATEN PARKTI"
Bir Sakız Adası parkı var, o çay bahçesi bizim çocukluğumuzda öğretmenlerinizin oturduğu, tostunu yediği bir yerdi. Sular şakır şakır akardı, başka şekilde havuz vardı. Benim çocukluğumda Sakız Adası'nın olduğu yerde salıncaklar vardı, biz orada sallanırdık. Yani bugün olan o park, o zaman da vardı. Şimdi Sadık Bey oraya park yaptı, Sakız Adasını açtı deniyor. Orası zaten parktı ve birisi orayı yok etmişti. 50 yıl bir park aynı şekilde kalmaz, yenilenir. O da onları yapmış, sağ olsun yapmış ama yapılacak çok fazla iş var. Sakız Adası tadilattan geçmiş, orası bir kafe olmuş, ona da şükür.
"SAĞLIK OCAĞINDAN HALLİCE BİR HASTANE"
10 yılda bir şeyler yapmış. 10 yılda hiç mi bir şey yapmayacaksın, devlet hiç mi bir ilçeye 10 yıl boyunca yatırım yapmayacak! Tek hastanesiz ilçe bizdik, şimdi 1 tane küçük hastane de mi yapmasın! Sağlık ocağından hallice bir hastane zaten. Bunlar 10 yıl boyunca olmasın mı! Artık insanlar hiçbir şey yapılmamasına alışmışlar, küçücük bir şey yapılınca büyütüyorlar. 10 sene... Dünya kadar tarlalar satılıyor belediyede, çoğu belediye yapıyor bunu, belediye başkanı bir yeri satınca ne yapar, bir şeyler yapmak için satar. Babanızdan kalan bir tarlayı satarsınız gidip daire alırsınız. Bu da onu yapmıştır. Bir şeyleri satıp yapmış. Hiç kimse cebinden para verip yapmıyor ama bir de ödenek yaratmak var. Bir şeyleri satmadan ödenekler de yaratabilir. Ben bir iş insanıyım, ilçeme ödenek yaratacağım. Bunu göreceksiniz.
"KADINLAR BU İŞİ YAPAMIYOR' DEDİRTENLERDEN OLMAYACAĞIM"
Kadın olmanın yükü benim omuzlarımda yeterince var, o yüzden de 'kadınlar bu işi yapamıyor' diye yüzde 10'luk oranımızı yüzde 5'lere düşürttürenlerden biri olmak istemem. O yüzden çok çalışmam gerektiğini biliyorum.