GÜNDEME BAKIŞ - İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. İzmirli seçmene büyük bir haksızlık yapıldığını öne süren Soyer,  “Aday kim olursa olsun, İzmirli seçmen Cumhuriyet Halk Partisi adayına oy verir” gibi bir algı var. Bir kere bu doğru değil. İzmir’de hiçbir zaman böyle olmamış. Mesela Burhan Özfatura, bir dönem ANAP’tan, bir dönem Doğru Yol Partisi’nden başkanlık yapmış. Genç Parti’nin aldığı %17 oyu hiçbirimiz unutmuyoruz. Yani ne İzmir’de ne Aydın’da ne Muğla’da ne bir başka yerde, Cumhuriyet Halk Partisi’ne gözü kapalı oy veren bir seçmen yok. İzmirli seçmen de Aydın’daki seçmen de tabiî ki çantada keklik değil. Ama ben şuna inanıyorum: İzmir, İktisat Kongresi ile kurtuluşun, kuruluşun şehri dediğimiz bir târifle, yüz yıl boyunca hep Anadolu’nun öncülüğünü üstlenmiş bir şehirdir. İzmir’in Cumhuriyet Halk Partisi’yle bir kader ortaklığı olmuştur. Yani bu târif böyle yapılmasa da, Cumhuriyet Halk Partisi’nin yol haritasıyla İzmir’in izlediği yol çok yakındır. O nedenle ben, İzmirli, Aydınlı, Adanalı veya İstanbullu seçmenin, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken, Cumhuriyet’i demokrasiyle taçlandırmak hedefinden vazgeçmeyeceğini düşünüyorum. Bütün öfkesine, bütün hayal kırıklığına, bütün yenilmişlik duygusuna rağmen, ikinci yüzyılda da yine aydınlık bir Türkiye yaratmak için elinden ne geliyorsa yapacaktır. Bizim de görevimiz onun güvenine lâyık olmaya çalışmak ve onun bu toplumsal irâdesini sâhiplenerek doğru çözümler üretmek olacak. Özetle: Tabiî ki Cumhuriyet Halk Partisi seçmeni İzmir’de çantada keklik değildir; ama İzmirli seçmen, aydınlık bir gelecek tasarımından asla vazgeçmeyecektir" dedi.

CHP 'DEKİ DEGİŞİM TARTIŞMALARI
Soyer, CHP'deki değişim tartışmalarıyla ilgili şöyle konuştu:

"Benim “Yeni Siyâset Belgesi – İzmir Duruşu” adını verdiğim o metni yazma sebebim de aslında bu sorunun cevâbı. Önce şunu söyleyeyim müsaade edersen: Gerçekten ikinci bir yüzyıla giriyoruz. Yani Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra, bir yüzyıl geride bırakılıyor ve yeni bir yüzyıla giriyoruz. Bu yeni yüzyıla girerken, yüz yıl boyunca Cumhuriyet Halk Partisi bu devletin kurucu ilkelerini târif etmiş, kurucu bir parti olmuş ve yüz yıl boyunca da aslında bu değişimi hep yaşamış. Yani Cumhuriyet Halk Partisi’nin 100 yıllık varlığının sırrı, tek bir sözcükle ifâde edilecekse aslında “değişim” olmuş. CHP, değişe değişe bugüne kadar ayakta kalmayı başarmış bir parti. 

“Değişim” benim îcat ettiğim bir sözcük değil. Aslında hayatta iki tâne böyle sihirli sözcük var: “değişim” ve “gelecek”. Değişim o iki sözcükten birisi. Kısacası gerçekten ciddî bir değişime ihtiyaç var. Bu, hem Türkiye’nin kendi içindeki dinamikler nedeniyle böyle, hem bütün dünyada yaşanan iklim krizi, giderek otoriter ve popülist iktidarların güç kazanıyor olması ve benzeri nedenlerle, bir değişime ihtiyaç var. Bu değişim Türkiye’yi ve dünyayı doğru anlamak, doğru okumak ve buna dâir doğru çözümler üretmek anlamına da geliyor. 

Dediğin gibi, Cumhuriyet Halk Partisi bir yenilgiyle çıktı bu seçimden, doğru. Bu süreç içinde, toplumun siyâset mekanizmasının önünde yol aldığını hep söylemiştik. Toplum aslında siyâset mekanizmasının dinamiklerinin daha önünde ve âdeta biraz onları belirleyen bir duruş sergiliyor. Aslında belki de toplum bir nesne olmaktan çıktı ve bir özne hâline geldi. Bu şu demek: Örneğin, Motorlu Kara Taşıtları Vergisi diye bir şey çıktı. KDV %18’den %20’ye çıktı, %8 olanlar %10’a çıktı, 8’den 20’ye çıkan kalemler var. Bütün bunlar olup bitiyor ve biz Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendi içinde yaşaması gerekenleri; içeriğinin, felsefesinin, ideolojisinin ne olması gerektiğini; bunu hayâta geçirecek yöntemlerin ne olması gerektiğini konuşuyoruz. Biz bunları konuşarak, aslında topluma siyâsî önderlik etme irâdesini bir tarafa bırakmış oluyoruz. Şu anda toplum çok büyük bir öfkeyle, çok büyük bir hayal kırıklığıyla, içine düştüğü yüksek enflasyon, hayat pahalılığı gibi sorunlarla kendi başına mücâdele etme telâşında. Tam da bu noktada, toplumdaki değişim beklentisini, bütün bu ekonomik sorunlarla, siyâsî sorunlarla başa çıkma irâdesini doğru hedeflere yönlendirecek ve buradan da doğru çözümlerle buluşturacak mekanizmalara ihtiyaç var. Değişim talebi ve beklentisi tam da hayâtın şu ânında karşımıza çıkıyor. Mesele heyetlerin, liderlerin, yapının, kurumların değişmesinden ibâret değil. Bakış açısının, perspektifin ve felsefenin değişmesi gerekiyor ki doğru anlayabilelim, bu dinamikleri doğru tespit edelim ve bunlara dâir çözümler üretebilelim.

CİDDİ DEĞİŞİM EŞİĞİNDE

Özetle, soruya dönersek: Evet, Cumhuriyet Halk Partisi ciddî bir değişimin eşiğinde ve bu değişim, Cumhuriyet Halk Partisi yüz yıl boyunca olduğu gibi, bu ülke ikinci yüzyılına girerken de, yine doğruları söyleyen, doğru çözümler üreten ve insanların refâhını, insanların özgürlüklerini, mutluluğunu güvence altına alan bir irâdeyi ortaya koymak zorunda.  Bunun iki ana başlığı var: birincisi içerik, ikincisi yöntem. İçerikle ilgili neler olması gerektiğini yayınladığımız o bildiride ifâde etmeye çalıştık. Yöntemle ilgili, delege sistemi, üyelerin genel başkana kadar tüm yapıları belirleyebilecek hâle getirilmesi gibi birçok öneri var; bunların olması lâzım. Ama bu, tek başına, benim ortaya koyduğum bu belge çerçevesinde kalacak bir şey değil. Tam tersine, bu süreç bir ortak akıl inşâsını gerektiriyor. Yani daha çok birbirimizi duyup dinlemeliyiz, daha çok birbirimizi anlamalıyız ve buradan da ortak akılla çözümler üretmeliyiz"