6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş'ta meydana gelen depremlerde on binlerce vatandaşımız hayatını kaybederken, Türkiye, deprem gerçeğinin acımasız yüzüyle yeniden yüzleşmişti.
Son günlerde Türkiye'nin doğu ve batı bölgelerinde peş peşe yaşanan küçük ölçekli depremler, bölgede yaşayan vatandaşlarda paniğe neden olurken, İzmir'de yaşanan sarsıntıların ardından Prof. Dr. Naci Görür'ün beklenen İzmir depremi ve bölgedeki aktif faylar hakkındaki sözleri yeniden gündem oldu.
"İZMİR'DE 7 BÜYÜKLÜĞÜNDE BİR DEPREM MEYDANA GELEBİLİR"
Görür, İzmir'de 7'nin üzerinde büyüklükte bir depremin yaşanabileceğine dikkat çekerek, bölgedeki faylarda bulunan gerilimin oldukça korkutucu boyutlara ulaştığını açıklamıştı. Görür, İzmir ve deprem konusunda geçtiğimiz aylarda şu ifadeleri kullanmıştı:
"DEPREMLERİ DURDURABİLECEK BİR GÜCÜMÜZ YOK"
Görür, Türkiye''de deprem konusunda, uzun yıllar çağdışı, insana önem vermeyen, yara sarma anlayışında bir strateji olduğunu ancak mevcut hükümetin Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu stratejik düşünceyi değiştirmeyi ve deprem olmadan zarar azaltma sistemine geçmeyi gündeme aldığını söyledi.
Depremde yıkılmamak, zararı minimum hale getirmek için kenti ve kentin bileşenlerini depreme dirençli hale getirilmesi gerektiğini dikkat çeken Görür, "Türkiye´de depremden daha gerçek bir konu yok. Millet olarak kendi hükümetlerimize, devletimize sahip çıkma zamanı. Demokratik anlamda sorunlara el koyma zamanı, bunu da yapabiliriz. 13 milyon sene önce bu topraklarda deprem başladı. İnsanların dünya tarihine çıkışı bu kadar eski değil. Milyonlarca yıl bu devam edecek. Depremi durduracak güç olmadığına göre yapacağımız şey depremin bize vereceği zararı bugünkü çağda bilimin ve teknolojinin gücünü kullanarak azaltmak. Depremlere yıkılmamak, minimum zararla bu işi atlatmak. Yeni yaklaşıma risk analizi diyoruz. Depreme dirençli ketlerle bu olur. Bizim kentlerimiz depreme dirençli olursa mesele yok. Aynen Amerika''daki gibi. Kentin bileşenlerini depreme dirençli yapacağız" dedi.
DEPREM BEKLENEN BÖLGELERİ AÇIKLADI
Türkiye''de deprem beklenen bölgelere ilişkin öngörülerini paylaşan Görür, Hakkari ile Erzincan Bingöl-Karlıova''nın yanı sıra İzmir ve Antalya-Muğla arasındaki sahil şeridinden endişe ettiklerini aktardı.
Görür, "İzmir''de de endişemiz var. Canlı faylar var. Günün birinde harekete geçip deprem olabilir. Çevredeki deprem olmuş faylardan tetiklenebilir. Tahmin ediyorum bu faylar İzmir depreminde yüklendi. Çevredeki depremlerden stres geldiğinde yükleniyor. İzmir, bu kadar canlı fayla bölünmüş ise bu yarımadan buradan çekilmek lazım. Fay tartışmasını bırakalım. İzmir gerçek anlamında bir deprem kenti. Çok az kentimizde bu kadar yoğun aktif fay sistemi var. Bunlar bugün olmazsa yarın deprem yaratacaktır. Şu anda depremlerde sonra, Sisam depremi sonrasında 80 kilometre mesafede 117 kişi öldü. Yapı stokunu depreme dirençli yapmak lazım. Bunu yapmadan önce İzmir Büyükşehir Belediyesi şu anda bana göre çok doğru akıllı bir iş yaptı. Mikro belgeleme çalışması yapıyor. ODTÜ''lü ekiple bu çalışmaları yürütüyor. Dokuz Eylül Üniversitesi''nde Hasan Sözbilir gibi çok değerli yer bilimci arkadaşlar var. Bu İzmir''in şansıdır. Mikro belgeleme çalışması sonrasında İzmir depreme dirençli hale getirilmelidir. 1999 sonrasında yeni yönetmeliklere göre doğru yapılmışsa o binalardan hiç korkmayın. Yönetmeliklere göre yapılmış binalar çatlasın, patlasın ama içinden sağ çıkmanızı sağlar. İzmir''deki belediye ve üniversiteleri zorlayın, evlerinizi muayene ettirin. Üç kuruş vermeyeceğim tartışması yakışmıyor. Parası yoksa devlet el atsın veya belediye bedava yapsın. Muayene edersiniz evinizin depremdeki davranışları çok sağlıklı görebilirsiniz. Deprem odaklı kentsel dönüşüme girmek için hükümete talep edin. Bütün kentleri depreme dirençli yapabiliriz. Bunun içi afet bakanlığı kurulsun" diye konuştu.
"KENTSEL DÖNÜŞÜM MÜTEAHHİTE BIRAKILIRSA RANTSAL DÖNÜŞÜM OLUR”
Görür, kenti depreme dirençli hale getirmek için kenti oluşturan yönetim, halk, altyapı, yapı stoku, çevre ve ekosistem, ekonomi parametrelerinin öncelikle depreme dirençli olması gerektiğini vurguladı. Görür bu konuda şunları söyledi:
Yönetim, demokrasi olan bir yerde kente bir vali atanır bir de belediye başkanı seçilir. Ne vali ne belediye başkanı deprem nedir bilmeyebilir, nasıl müdahale edilebilir bilmeyebilir. Acil müdahaleyi bilmeyen bir yönetimden ne bekliyorsunuz? O zaman yönetimi siz kurslarla, eğitimle özellikle deprem kuşaklarında yer alan kentlerde yönetimi yönetmek zorundasınız. İkinci bileşen halk. İzmir halkı deprem bilinci, kültürü yoksa İzmir´i depreme dirençli hale getiremezsiniz. Depremde yapması gerekenleri yapmadığı gibi bunu aksine yapar. İzmir halkında deprem konusunda bilgi, beceri, idrak ve kültür olması gerekiyor. Sadece eğitimle olmaz. Ana eğitimle başlayarak, halk eğitimle o kültürün kazanmasını çalışacaksınız. Altyapı depreme dayanıklı mı İzmir´de. Hangi belediyeye sorsak ''Hazır'' der. Hatay''a sorduğunuzda ''Bizim her şeyimiz tamamdı'' derlerdi. Şimdi bakın bakalım. İzmir''de yapıyı yeniden yaparsınız. Ama İzmir''in çevresini kirletirseniz burada yaşam mümkün olmaz. Havası, gölleri kirlenmiş bir İzmir sizi yaşatmaz, hastalıklar sizi yok eder. Kirlenen çevre salgın hastalık olarak geri döner. Altyapı çok önemli. İstanbul 16 milyon. Kanalizasyon sistemini çöktüğünü düşünün ki bana göre çökecek. İstanbul''un hali ne olacak? Kirlenmiş çevreyi temizleyemezsiniz. Yapı stoku, depreme hazırlık denildiğinde sadece yapı stoku akla geliyor. Kentsel dönüşüm motor gücüyle müteahhite bırakılırsa bunun adı rantsal dönüşüm olur.
Nerede kar edecekse oraya gider. Yapı stoku depreme dirençli yapacağız. Çevre, milyonlarca ton deprem molozu var. İstanbul''da deprem olsa 35 milyon ton moloz ortaya çıkıyor. Gece gündüz 24 saat 30 tonluk kamyonla taşırsanız 3-5 yılda anca bitirirsiniz. Atıkları usulüne uygun bertaraf etmezseniz, biyokimyasal reaksiyonlar başlıyor. Zehirli toksit maddeler yağmurla birlikte yeraltı sularına, göle, barajlara götürüyor bütün bunlar besin zinciri olarak soframıza geliyor.