Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, Şubat Ayı Meclisinde Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen ve 10 ili yıkan depreme yönelik açıklamalarda bulundu. Yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür'ün açıklamalarına dikkat çekerek konuşmasına bağlayan Kestelli, "Sayın Görür, yıllardır ve ısrarla son iki depremin merkez üssü olan Kahramanmaraş’a dikkatleri çekiyor ve bu fay hattı üzerinde 500 yılı aşkın bir süredir stres biriktiğine vurgu yapıyordu. Hatta bu konuda raporlar hazırlamış, yerel yönetimlerin, TÜBİTAK’ın kapısını çalmıştı. Sonuç; 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde iki şiddetli deprem, tamamen yıkılan 10 bini aşkın bina, oturulamayacak durumda olan 100 bin bina ve tarifsiz bir acıya neden olan 42 binin üzerinde can kaybı. Bilim insanlarımızın uyarılarını yeterince dikkate almadığımız için bu afetin yıkıcı etkisi katlandı" dedi.

"ÇÜRÜK BİNALAR ÖLDÜRÜR"

2020 yılında İzmir'de yaşanan depremi hatırlatan Kestelli, "Sadece iki buçuk yıl önce yaşadığımız İzmir depremini hatırlayalım... Aslında merkez üssü İzmir olmayan ama özellikle Bayraklı’da, uygun olmayan zeminde, gerekli şartlara sahip olmayan binalar nedeniyle 117 can kaybına neden olan o deprem bize bazı şeyleri hatırlatmıştı. “Deprem değil çürük binalar öldürür” cümlesinin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha idrak etmiştik. Binaların altındaki işyerlerini genişletmek adına kesilen kolonların kaç hayata mal olduğunu yaşayarak görmüştük" ifadelerini kullandı.

"AKILLA YOL ALMALIYIZ"

Kestelli açıklamasını şöyle sürdürdü:

Anlamak isteyenler için İzmir depremi bir uyarıydı. Ama 11 ilimizde yıkıma neden olan Kahramanmaraş ve ardından gelen Hatay depremleri, uyarının yeterince dikkate alınmadığını da bizlere gösterdi. Bu Meclis toplantımızın temel amacı, yarınlarda benzer ihmaller, benzer sorumsuzluklar ve benzer acılar yaşamamak adına neler yapabileceğimizi konuşmak. Olacağını bildiğimiz ama ne zaman olacağını bilemediğimiz büyük İzmir depremine doğru şekilde hazırlanmak. İş işten geçtikten sonra pişman olmamak. Oda ve Borsalar olarak bu süreçte bizim ne tür sorumluluklar üstlenebileceğimizi belirlemek. Hurafelerle değil akılla, bilimle yol alabilmek.

"KAMPANYADA ÇALIŞANLARA TEŞEKKÜR EDERİM"

Yaşadığımız son depremlerle ilgili olarak önemli olduğunu düşündüğüm birkaç tespitte de bulunmak istiyorum. Öncelikle daha depremin olduğu gün harekete geçip “İzmir Yardıma Koşuyor” kampanyasını düzenleyerek en hızlı refleks gösteren kentlerden biri olduk. Bu süreçte ayni yardım malzemeleri ve nakdi bağışlar toplandı; toplanmaya da devam ediyor. Bu kampanyaya destek veren tüm kurumlarımıza, yardımda bulunan kurum, kuruluş, şirket ve hemşerilerimize ve kampanyada çalışan arkadaşlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum.

"ÖNEMLİ BİR TARIM BÖLGESİ"

Bildiğiniz gibi bu depremlerden en çok etkilenen 11 ilimiz; Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Hatay, Osmaniye, Elazığ ve Adana...  Etkilenen nüfus 14 milyonun üzerinde; yüzölçümü ise yaklaşık 110 bin kilometrekare... Yani pek çok Avrupa ülkesinden daha büyük bir alandan söz ediyoruz... Çok önemli bir tarım bölgesi... Ekonomik açıdan baktığımızda da neredeyse Türkiye ekonomisinin 10’da birini ifade ediyor. Bu yıkıcı deprem fırtınasının zaten uzun bir süredir önemli sorunlarla boğuşan ekonomimize etkisini göz ardı edemeyiz. Ayrıca bölgenin ihracattaki payını da yadsıyamayız. Bölge, ülkemizin tarım, gıda, içecek ihracatında yüzde 24’lük bir paya sahip. Toplam ihracattan aldığı pay ise yüzde 9...

"VERİMLİ VE ZENGİN"

Bölgenin tarımsal üretim bakımından en zengin ve büyük bölgelerimizden biri olması nedeni ile tarımsal üretim ve gıda sanayi üretiminde yaşanacak aksama da ciddi sorunlar yaratabilir. Toplam tarım alanlarımızın yüzde 17’sine sahip olan deprem yaşanan illerimiz tarımsal milli gelirden de yüzde 15 pay alıyor.  Pamuğun yüzde 73’ü, narenciyenin yüzde 60’ı, buğdayın yüzde 18’i, mısırın yüzde 32’si, tütünün yüzde 31’i, kuru kayısının hemen hemen tamamı, antep fıstığının yüzde 75’i, zeytinin yüzde 17’si bölgedeki 11 ilimizde üretiliyor. Daha birçok ürünün üretimi açısından da verimli ve zengin bir bölgemiz.

"TÜRKİYE HUKUK DEVLETİ"

Tekstil üretiminde de yüzde 40’ı aşan bir paya sahip. Dolayısıyla tarım, tekstil gibi sektörler için çok acil ve çözüm üreten, kalıcı önlemlere ihtiyaç var. Bu önlemler bölge halkının topraklarını terk etmemesi, ekonomik faaliyetlerin, kısacası yaşamın canlanması açısından da hayati öneme sahip. Hayati olan bir diğer konu, hatta en önemli konu ise çocuklarımız. Depremde ailelerini, yakınlarını kaybeden çocuklarımızın mutlaka ama mutlaka devlet korumasına alınması gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti laik bir hukuk devletidir.

Refakatsiz kalan veya ailesinden ayrı düşmüş çocuklarla ilgili tüm işlemlerde çocuklarımızın üstün yararı gözetilmelidir. Devlet, en yüksek koruma hizmetlerinden çocukların yararlandırılmalarını sağlamakla mükelleftir.  Ailesinden ayrı düşmüş çocukların yeri sosyal hizmet kuruluşlarıdır"