Önce Instagram’da bağlantılı olduğumuz kişilerin hikayelerini izliyoruz. Ardından gün içinde yediğimiz, içtiğimiz şeyleri ya da okuduğumuz kitabı biz hikaye olarak paylaşıyoruz. Nihayetinde hikayemizi kimlerin izlediğini görmek için bir daha Instagram’a giriyoruz. Peki bu kısır döngünün içine nasıl girdik? Uzmanlara göre bunun en temel nedeni insan doğası. Doğamız gereği insanların ne yaptığını ve bizi nasıl gördüklerini merak ediyoruz. Hikaye bağımlılığımızın diğer bir nedeni ise hayatımızın önemli anlarını insanlarla paylaşarak öz kimliğimizi desteklemiş olmamız. Instagram hikayeleri aracılığıyla kendi hayatımızın “mükemmel” bir projeksiyonunu yayınladığımızda kendimize güvenimiz artıyor.
Hikayelerde ne izlediğimizi anlamadan bir sonraki adımda ne göreceğimizi tahmin etmeye çalışıyoruz. Öte yandan paylaşılan hikayeler 24 saat sonra kayboluyor. 24 saatlik sınırlı zaman, hikayeleri en geçici sosyal medya etkileşimlerinden biri haline getiriyor. Bu durum ise hikayeleri sürekli kontrol etme ihtiyacı hissetmemize neden oluyor. Ağımızı sürekli kontrol etmek hiçbir şey “kaçırmadığımızı” garanti ediyor.