GÜNDEME BAKIŞ - Türk Mimar ve Mühendisler Odaları Birliği (TMMOB) Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Uğur Toprak, ihracattan dönen meyve ve sebzelere ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Pestisit nedeniyle geri dönen ürünlerin imha edilmesi gerektiğini ve bu maddenin Dünya Sağlık Örgütü tarafından en tehlikeli madde olarak sınıflandırıldığını kaydeden Toprak, Bakanlıkların taklit ve tağşiş denetimlerini meyve ve sebzeler üzerinde de yapması gerektiğine dikkat çekti.
“ÜLKEMİZ YURTDIŞINDA GENİŞ BİR PAZARDA BULUNUYOR”
Toprak’ın açıklaması şu şekilde:
Ülkemiz zengin tarımsal kaynakları ve coğrafi avantajlarıyla öne çıkan bir ülke ve dört bir yanında üretilen gıda ürünleri, yurtdışında geniş bir pazar da buluyor. Türkiye, tarım ve gıda ürünleri ihracatında geniş bir yelpazeye sahip. Başta meyve ve sebze olmak üzere, fındık, zeytinyağı, kuru meyveler, baklagiller ve bal gibi birçok ürün dünya pazarlarına sunuluyor. Örneğin, Türk fındığı dünya fındık üretiminin büyük bir kısmını karşılıyor ve Avrupa ülkeleri bu ürünün en büyük alıcıları arasında yer alıyor. Aynı şekilde, zeytinyağı, kuru kayısı ve kuru incir gibi ürünler de yurtdışında yüksek talep görüyor.
“ÜRÜNÜ İADE EDEN ÜLKEDEN RESMİ EVRAK İSTENMİYOR”
Avrupa Birliği, gıda güvenliği konusundaki sorunları hızlı bir şekilde tespit etmek ve gerekli önlemleri almak amacıyla RASFF (
“PESTİSİT SINIRINI AŞAN FİRMALAR İFŞA EDİLMELİ”
Pestisit kullanımı halk sağlığını olumsuz bir şekilde etkileyen bir sorun. Gıdalar ve insan sağlığı dışında hayvanlar ve doğa üzerinde de yıkıma neden olup, biyoçeşitliliğe zarar veriyor. Dünya Sağlık Örgütünce en tehlikeli ve muhtemel kanserojen olarak sınıflandırılan pestisitler için ilgili merciler gerekli adımları ivedilikle atmalı, hatta ülkemizde de yasaklamalı. Bakanlık taklit ve tağşiş için yapmış olduğu uygulamayı meyve ve sebzeler için de yapmalı pestisit sınır değerlerini aşan ürünleri üreten firma ve kişileri de ifşa etmeli.
“ÜRÜNLER KARANTİNAYA ALINMALI”
Çiftçilerimizin kullanacakları tarımsal ilaçları, kullanılması gereken yasal miktarlarını ve ülkelerin yasal mevzuatlarını bilmemelerinden ve bilinçlendirilmemelerinden kaynaklı ihraç ettiğimiz birçok gıda maddesi ne yazık ülkemize geri dönüyor. Bu ürünlerin geri dönüşlerinde ilgili bakanlıklar devreye girmeli, ürünler karantinaya alınmalı ve ülkemiz mevzuatına aykırı olanlar imha edilmeli ve bu bilgiler de kamuoyu ile paylaşılmalı. Çiftçilerimize bu konularda belirli aralıklarla eğitimler verilmeli. Gıda egemenliğine dayalı, kamucu tarım ve gıda politikaları inşa edilmeli.
“MİKOTOKSİNLER İNSANLAR VE HAYVANLARDA KANSERE NEDEN OLUYOR”
Mikotoksinler bazı küfler tarafından üretilen toksik metabolizma ürünleridir. Bunların halk arasında en bilinenleri ise Aflatoksin ve Okratoksinlerdir. Bu mikotoksin türlerinin uzun süreçte fazla tüketilmesinin insanlar ve hayvanlarda kansere neden olduğu kanıtlanmıştır. Ayrıca bağışıklık sistemini güçsüzleştirme, hafıza kaybı, kas krampları ve gen değişimine kadar sonraki nesillere aktarılabilecek hasarlar bırakabilmektedirler. Toplumumuzda sıkça görülen bir hareket tarzı olarak küflenmiş gıdaların, küflenmiş kısımlarının atılarak diğer kısımlarının tüketilmesi yanlış bir alışkanlıktır. Aflatoksin yasal limitleri, Türkiye'de Türk Gıda Kodeksi Bulaşanlar Yönetmeliği ve uluslararası düzenlemeler, örneğin Avrupa Birliği düzenlemeleri gibi, ilgili yasal mevzuata göre belirlenir. Bu limitlerin belirlenmesinde insan sağlığının korunması temel amaçtır.
“AFLATOKSİNE MARUZ KALAN CANLILARDA DEĞİŞİMLER GÖZLENİR”
Uluslararası standartlarla uyum; Aflatoksin yasal sınırları belirlenirken, CodexAlimentarius gibi uluslararası gıda standartları da dikkate alınır. Bu sayede Türkiye'deki aflatoksin limitleri, global ticaret ve gıda güvenliği açısından da uyumlu hale getirilir. Uluslararası bu standart limitler belirlenirken de uzun süreli ve farklı şartlar altında yapılan bilimsel çalışmaların sonuçları baz alınır. Belli bir miktar aflatoksine maruz bırakılan canlılarda değişimler gözlenerek gıdalarda aflatoksin bulunabilme alt sınırı belirlenir.
“İADE GEREKÇELERİ TAM OLARAK BİLİNMELİ, İSTENMELİ”
İhracattan dönen ürünlerin akıbeti de herkesin kafasında bir soru işareti yaratan önemli bir konu. Bu ürünlerin geri dönmesinin ardından ne yapılacağı konusunda elbette belirli prosedürler bulunuyor. Genellikle, geri dönen ürünler mevzuatına uygun olan başka ülkelere gönderilebilir, mevzuatımıza uygunsa iç pazarda değerlendirilebilir, ikisi de uygun değilse imha edilir. Her ülkenin mevzuatı birbirinden farklıdır. Dolayısıyla kullanılan pestisit ve miktarı da ülkeden ülkeye değişiklik arz etmektedir. İade edilen ürün ile ilgili gerekçe tam olarak bilinmeli/istenmeli ve analizleri muhakkak yapılmalıdır. Burada en önemli nokta şeffaflık. Gümrükten geri dönen ürünlerin yönetimi, sadece ticari etkileri değil, aynı zamanda etik ve sağlık standartları açısından da kritik bir öneme sahip.
“KALİTELİ GIDA HERKESİN HAKKI”
Gıda ihracatında yaşanan bu sorunlar ve geri dönen ürünler, Türkiye’nin uluslararası arenadaki itibarını ne yazık ki olumsuz etkiliyor. İhraç edilen ürünlerin sürekli olarak geri dönmesi, Türkiye’nin gıda güvenliği ve kalite standartlarına uyum konusunda zayıf olduğu algısını yaratıyor. Bu nedenle, Türkiye’nin ihracat süreçlerinde daha titiz ve dikkatli olmalı. Üretimden ambalajlamaya, taşımadan kalite kontrolüne kadar her aşamada uluslararası standartlara uygun hareket edilmeli. İhracat ve iç piyasa süreçlerinde gümrükten dönen ürünlerin yönetimi, birçok açıdan dikkat gerektiren bir konu. RASSF sistemi, mikotoksinler, pestisitler ve etik kaygılar doğrultusunda yapılacak düzenlemeler, bu sürecin hem verimli hem de güvenli bir şekilde yürütülmesini sağlar. Ticaretin şeffaflığı ve tüketici sağlığının korunması, bu denetimlerin ve düzenlemelerin başarıyla uygulanmasına bağlı. Unutulmamalıdır ki, kaliteli, sağlıklı ve güvenli gıdaya ulaşmak hem yurtiçinde hem de yurtdışında yaşayan herkesin hakkı.