Hale Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - İzmir Eczacılar Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, Türkiye’deki sağlık ve ilaç sektörünü değerlendirerek, Türkiye’de infial yaratan “Yeni Doğan Çetesi” ile “Sağlık” ve “Para” kapsamında önemli açıklamalarda bulundu.

“SAĞLIKTA ÖZELLEŞTİRMEYLE BİRLİKTE KAÇINILMAZ HALE GELDİ”

Sağlıkta yaşanan özelleştirme süreciyle birlikte, sağlıkta ticaretin yapılması nedeniyle, vatandaşların sektöre karşı güven problemi yaşadığını dile getiren Sayılkan, “Sağlıkta özelleştirme nedeniyle bu kaçınılmaz hale geldi. Bir özel hastanede, tıp merkezinde hekim bulmak, onların talep ettiği maaşları karşılamak, oranın aylık giderlerini karşılamak, Sağlık Bakanlığının istediği kriterlere uygun hale getirmek yüklü bir maliyet. Bu maliyeti çıkarmak için de ekstra bir iş yapmaları lazım. Normalde birçok sağlık kuruluşu bunu kurala uygun, hakkını vererek yaparken, kar etmek için yan yollara sapanlar her meslek grubunda olduğu gibi vardır ama yeni doğan çetesi bir vahşet! Bunu akıl mantık da almaz” dedi.

“FİYAT KARARNAMESİ BİRÇOK SORUNUN KAYNAĞI”

Eczacıların da enflasyonun altında ezildiğini dile getiren Sayılkan, “Sağlıkta dönüşümle beraber birçok yenilik geldi, biri de fiyat kararnamesi. 2005’te biz SSK ile anlaştık, 2004’te 14 Şubat Sevgililer gününde bir fiyat kararnamesi çıktı. Bugün yaşadığımız birçok sorunun, birçok bulunmayan ilaçların, problemin kaynağıdır” ifadelerini kullandı.

“ENFLASYONLA İLAÇ ZAMLARI ARASINDAKİ MAKAS AÇILDI”

“İlaçların kuru 17,5 TL’den 21.67 TL’ye yükseldi, uzun süredir sizde bu konudaki sorunları dile getirdiniz, artış eczacıların yarasına merhem oldu mu” sorusunu yanıtlayan Sayılkan, “Yaklaşık 20 yıl önce Türkiye’de ilaç fiyatlarını belirleyen bir yöntem değişikliği yapıldı. Eskiden yılda 5 defa enflasyon oranında iyileştirme yapılırdı ve doğru olan buydu. İlaçlarda bulunma sorunu da yaşanmıyordu. 2004’te 1 yıl önceki Euro kurundaki artışın yüzde 60’ı kadar zam yapılmaya başlandı ve enflasyon tek haneli iken bu çok hissedilmedi. Pandemiye kadar… 2020’de enflasyon 2-3 haneli hale geldi. Euro'daki artışın yüzde 60’ını alarak zam gittiğinde aradaki makas açıldıkça açıldı. Euro’nun 36 – 37 lira olduğu bir ülkede iyileştirmeye rağmen 21,5 liraya çıkmış olması aradaki sıkıntıyı gösteriyor” diye konuştu.

“AKILLI İLAÇLAR TÜRKİYE’YE GELMİYOR”

“Türkiye’deki ilaç pazarının yüzde 50’si ithal” diye Sayılkan, “Türkiye’de üretildiği bilinen birçok ilacın da firması yabancı, hammaddesi yabancı, yardımcı malzemeler ithal, yurtdışından döviz karşılığı geliyor. Dolayısıyla Euro’ya bağlı sistem sakat bir sistem. Beraberinde bulunamayan ilaçları getiriyor. Kanser ilaçları, tüp bebek ilaçları, organ nakli ve göz damlalarına kadar gidiyor iş. Bir tarafıyla da yeni nesil dediğimiz az yan tesiri olan, direkt kanserli hücreye gidip diğer organlara zarar vermeyen, müthiş akıllı ilaçlar Türkiye’ye hiç gelmiyor. Çünkü Türkiye pazarı dünyada yüzde 1’e karşılık geliyor. Yani Türkiye’ye gelip zararına satış yapmak yerine hiç gelmiyorlar. Kim kaybediyor burada, o ilaçlara ihtiyacı olan vatandaş kaybediyor. Yanı başımızdaki ülkelerde Yunanistan’da, İtalya’da, İspanya’da bu ilaçlar insanların hizmetine sunulmuşken, Türkiye’de fiyat politikasından dolayı biz bu ilaçları görmeden birçok hastamızı kaybediyoruz. Vatandaş olarak sorumluluklarını yerine getiren, primlerini ödeyen, vergilerini veren insanlar Yunanistan’daki insanla aynı sağlık haklarını alamıyor. Mevcut ilaçlarla tedavi gittiği yere kadar götürülüyor ama oradaki Yunan vatandaşının yakaladığı o iyileşme, daha az hırpalanarak tedavi süreçlerini hiç görmüyor. Bu doğru bir yöntem değil, bu yöntemden vazgeçin. Senede 1 zam külliyen yanlış, senede 1 zam o da Kasım-Aralık dediğinizde firması, depocusu hatta eczanesi ona göre pozisyon alıyor. ‘Eylül, Ekim, Kasım’da ilaçlar yok olur, ben biraz elimde fazla bulundurayım’ diyor. Firma da ‘Ben bunu şimdi çıkartırsam 10 lira Kasım’dan sonra çıkartırsam 13 lira kazanacağım’ diyor Bu yöntem yanlış, senede 3-4 defa yüzde 3’lük 5’lik zamlar olursa kimse bu işlere girmez” çağrısında bulundu.

“SAĞLIKTA TASARRUF OLMAZ”

Sistemin tekrar eski haline dönmesi gerektiğini aktaran Sayılkan, “Euro ile sektördeki kimsenin işi yok. Bu iş eskiden olduğu gibi 3 ayda 1 enflasyon oranında değerlendirilmelidir. Bu tedavilerin aksamaması için yapılmalı. Bu işleri planlayanların hepsi, finansçı, maliyeci, hesap uzmanı. Bu ekibin içinde sağlık uzmanı yok. Tasarruf hedefleyerek bu işi yapıyorlar ama sağlıkta tasarruf olmaz” dedi.

“VATANDAŞ İLACI BULMAK İÇİN KAÇ KAPI DOLAŞACAK?”

Vatandaşın ilaca erişimde de sorun yaşadığını dile getiren Sayılkan, “Sağlık Bakanlığına ilaç yok dediğimizde, sistemden girip bakıyorlar, Türkiye genelinde 300-500 tane görüyorsa ‘İlaç var’ diyor. Sadece İzmir’de 30 bin eczane var, vatandaş o 500 ilacı bulmak için kaç kapı dolaşacak? En hayati ilaç ihtiyacın olan ilaç. O gün senin insüline ihtiyacın varsa, o en önemli ilaçtır. Bir başkası için tüp bebek ilacı dünyanın en önemli ilacı. Buradaki mağduriyeti ancak yaşayanlar bilir. Sosyal devletten bahsediyorsak insanların sağlık hizmetiyle ilgili, eğitimle ilgili kolay ulaşılabilir hizmeti sunmak zorundayız” ifadelerini kullandı.

“SERBEST ECZACILAR KAMUYA GEÇMEYE ÇALIŞIYOR”

Sayılkan, enflasyonun düşmemesi halinde birçok sektörün ve eczacıların kepenk kapatabileceğini söyledi ve, “Bu ekonomik durum devam ederse eğer sadece eczacı değil, kontrol altına alınmayan enflasyonla beraber 2025 çok sıkıntılı geçecek. Eczane tarafına bakarsak, geçen yıl enflasyon 3 haneliydi ama TUİK verilerine göre 2 haneli açıklandı. Geçen yıl ilaca yüzde 25 zam, bu sene yüzde 23,5 yapıldı. Sizin kira dahil tüm giderleriniz yüzde 100 arttı. Kaç sene yapılabilir, eczacı ailesinden destek alıyor, kredi çekiyor, işi götürmeye çalışıyor ama 2025’i taşıma imkanı yok. 2025 serbest eczacılar için zor bir yıl olacak. Biz borca girmeyin, küçülün çağrısı yapıyoruz ama bir eczanenin rutini var, sabah kapısını açtığınızda günlük maliyetle açıyorsunuz. Serbest eczacılar kamuya geçmeye çalışıyorlar” açıklamasında bulundu.

“FAKÜLTELERE 50 BİN BAŞARI SIRALAMASI GETİRİLSİN”

Eczacılık üniversitelerinde de “İlk 50 bin başarı sırası” çağrısında bulunan Sayılkan şunları kaydetti:

2012’de bir yasa çıktı, ilçe bazlı 3 bin 500 kişiye 1 eczane düşecek şekilde düzenleme yapılarak, bu tarihten sonra mezun olanlar bu uygulama kapsamına alındı. Öncesinde mezun olanların ise istediği yere 1 eczane açma hakları duruyor. Yardımcı eczacılık kavramı geldi, bu da yanlış bir uygulama. Buradaki amacın işsizliği azaltmak olduğu söyleniyor ama azalmıyor, 1 yıl öteleniyor. İzmir’de eczane sayısı fazla ama az olduğu iller de var. Eczacıların dağılımında sıkıntı var ama siz bir taraftan bu yasayı çıkartıyorsunuz, diğer taraftan da 62. Fakültenin açılmasına izin veriyorsunuz. Her gelen fakülteye açılış izni vermek yanlış bir iş, açılanların tamamı da özel ve vakıf üniversitesi. Bunu bir yatırım olarak görüyorlar. Birkaç yıl sonra yılda 5 bin mezun olacak ve birçoğu eczane açamayacak, ne yapacak bu arkadaşlar. Her yıl 5 bin kişiyi kamuya yerleştiremezsiniz. Sürdürülebilir değil.

“İZMİR’DE 2 BİN KİŞİYE 1 ECZANE DÜŞÜYOR”

İlk defa doğru bir şey yapıldı  ve geçen yıl 100 bin başarı sınırı getirildi. İlk 100 bine girmezsen eczacılığı yazamıyorsun. Bunun ilk 50 bine çekilmesi lazım. Devlet üniversitelerinde kontenjan düşürülüyor ama özellerde artıyor. İzmir’e uzun zamandır yeni eczane açılmıyor, devir oluyor. Eczane sayımız aynı ama yine 2 bin kişiye 1 eczane düşüyor ve yine Türkiye ortalamasının çok üstünde. Ege Bölgesi’nde sıkıntı var, insanlar buraya gelmek istiyor.