GÜNDEME BAKIŞ - Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, İzmir programı kapsamında İzmir İş Dünyası ile bir araya geldi. 

İzmir Ticaret Odası'nda  (İZTO) gerçekleşen iş dünyası zirvesine Cevdet Yılmaz'ın yanı sıra İzmir Valisi Süleyman Elban, AK Parti İzmir Milletvekilleri, İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işılsu Kestelli, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar ve iş insanları katılım sağladı. 

Whatsapp Görsel 2024 09 24 Saat 15.46.30 05A86A1F

YILMAZ: "DÜNYA İYİ BİR DÖNEMDEN GEÇMİYOR"

Türkiye'nin ekonomik anlamda bir toparlanma süreci yaşandığına dikkat çekerek sözlerine başkayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, " Bazen iş dünyamıza haklı haksız yüklenmeler oluyor. Her camiada eleştirilmesi gereken, tepki göstermemizi gerektiren hususlar oluyor. Ama genel olarak biz iş dünyanızla iftihar ediyoruz. Yaptıkları girişimlerle ülkemizin kalkınmasına, istihdam oluşumuna, teknolojik atılımlara öncülük yapıyorlar. İzmir iş dünyası başka olmak üzere iş dünyamıza teşekkür ediyorum. Dünya iyi bir dönemden geçmiyor. Pandemi sonrası ticaret ortalamanın altında. Bir toparlanma var ama. Bu süreç devam ediyor. Bölgemizde iyi bir dönemden geçmiyoruz. Geçen yıl tarihine en büyük afetini yaşadık. Olumlu şartlarda değiliz. Ancak bu zorlu dönemler ülkelerin veya şirketlerin pozitif ayrışması için bir fırsat. Bu tür sıkıntılı dönemlerde yakınsamayı sağlıyoruz. Siz doğru işler yapar ve ayrışırsanız aradaki farkı kısa sürede telafi edersiniz. Türkiye bu dönemlerden istifa edecek ve farklı bir performans ortaya koyacak. OVP'yi yeniledik. Geçen yıl seçimler oldu, siyasi belirsizlikler bitti. OVP ile belirsizlikleri ortadan kaldırdık. Politikalarımızı kararlı bir şekilde hayat geçiriyoruz. Geçen yıldan bugüne bir takım güncellemeler yapıldı" diye konuştu. 

"EKONOMİMİZ BÜYÜYOR"

Ana politikaları 4 başlıkta toplayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, ilk başlığın enflasyonla mücadele olduğuna dikkat çeken Yılmaz açıklamasında, "3 yıllık bir perspektifle tek haneli rakamlara ulaşmaya çalışıyoruz. 3 dönem belirlemiştik. O dönemleri başarı ile tamamlama sürecindeyiz. İkinci hedef büyüme, enflasyonla mücadele ederken kalkınmakta olan ülke olarak büyümeyi belli seviyede sürdürebilmeliyiz. Biz sadece istikrar meselesi ile değil kalkınma sürecini de eş zamanlı bir şekilde hayata geçirmeliyiz. Üçüncü başlığımız, sosyal refahı arttırma. Geçici değil sürdürülebilir büyümenin sağlandığı ortamda kalkıcı refahı arttırmak nihai amacımız. Konjektürel olarak depremin yaralarını sarmak ve ülkemizi afetlere dirençli hale getirmeye çalışıyoruz. Rakamlar tabi değişir, mutlaka bir miktar kontrol edilemez faktörler vardır. Biz geçen yıl OVP'yi yaparken bir takım gelişmeler yaşanmamıştı. Büyük oranda OVP'nin gerçekleştiğini, hedeflerimizde ilerlemeler sağladığımızı, bazı alanlarda bir miktar geride olduğumuz ifade edebilirim. Geçen yıl ortaya koyduğumuz beklentilerden daha iyi durumdayız. Geçen yıl ekonomimiz yüzde 14 büyümüştü. Önemli olan uzun süre yüksek büyümeyi sağlamak. Türkiye bunu başaran ülkelerden  biri. Bugün ülkemiz 17. büyük ülkesi. 11. büyük ekonomisi konumunda. Milli gelirimiz 1 trilyon 130 milyar dolara ulaştı. Bu yıl beklentimiz 1,3 trilyon TL mertebesine çıkması. Kişi başına gelirin de 15 bin doları aşmasını bekliyoruz. Burada TL'nin güçlenmesi ciddi bir rol oynuyor. Bu yılın ilk 6 ayında yüzde 3,8 büyüdük. Son 20 yılda ortalamamız 5,4. Dünya ile mukayese ettiğimizde küçümsenecek bir rakam değil. AB yüzde 1'in altında. Enflasyonla mücadele  ettiğimiz bir ortamda azımsanacak rakam değil. Büyümenin nereden kaynaklandığına da dikkatli bakmak lazım. Tüketimden mi üretimden mi geliyor, bakmamız lazım... Bizim temel çerçevemiz dengeli büyüme. Bunu da yakalamış durumdayız. 2024'ün ikinci çeyreğinde dış talebin katkısı iç talebi aştı. Bir gelişme olduğunu gösteriyor. Yıl sonu beklentimiz yüzde 3,5 ile yılı kapatmak. Gelecek yıla baktığımızda 3 tane önemli etki görüyoruz. Politikalar dışında küresel ortam önemli. İhracatımızı kurdan çok daha fazla etkileyen dış pazarlarında yaşanan büyümedir. Kur ve olursa olsun ihracatımız artıyor. En önemli iki böyle Kuzey Afrika ve Orta doğu. Her iki bölgede de büyüme geçmişe göre daha büyük olacak. Bu da ihracatçılar açısından olumlu" dedi. 

KİŞİ BAŞINA GELİR 15 BİN DOLARI AŞACAK... 

Kişi başına milli gelirin 15 bin doları aşacağını ileri süren Yılmaz, "Emtia fiyatları daha istikrara kavuştu. FED ve AB merkez bankası başta olmak üzere faizleri düşürme süreci başlıyor. Bu faizlerdeki düşüş gelişmekte olan ülkelerde fon akışını hızlandıracak ve ihraç pazarlarımızı olumlu etkileyecek. Gelecek yıl yüzde 4 büyüme hedefi koyduk. Dengeli enflasyonist olmayan bir büyüme ile başaracağız. Büyüme ile enflasyon arasında kısa vadede sıkıntılı tablolar oluşabilir. Ancak enflasyonun düşürülmesi büyüme ortamını da güçlendirir. Yatırım ortamı iyileşir, beklentiler güçlenir. Burada temel çelişkiler görmüyoruz. Bunları atlattığınız zaman düşük enflasyon ile sürdürülebilir yüksek büyümenin bir arada gittiğini görebilirsiniz. Önümüzdeki dönemde 1 trilyon ekonomik büyüklük, 15 bin doları aşan kişi başına gelir bekliyoruz" diye konuştu. 

"SİYASİ VE TOPLUMSAL SAHİPLENME"

Enflasyonun kontrollü olarak geçiş sürecinde yükseldiğini dile getiren Yılmaz, "Bir geçiş süreci olacak. Bu süreçte enflasyon yükselecek sonra belirgin bir düşme olacak dedik. Nitekim öyle oldu. Mayıs ayında 75,5'a kadar çıktı. Haziran'dan bugüne 23,5'luk bir düşüş var. Eylül'de 50'nin altına inecek. Yıl sonunda ise OVP hedefimiz yüzde 41,5. Bunu masa başında oturup yapmadık. Tüm kurumlarla birlikte çalışıyoruz. Farklı tahminler her zaman olabiliyor. 2025'te ise enflasyondan bugünkü kadar bahsetmeyeceğiz. Gelecek yıl bu zamanlar 20-30 arası bir enflasyon olacak. Ancak enflasyon ile mücadelemiz devam edecek. 2026'da ise tek haneli rakamlara ülkemizi kavuşturmak istiyoruz. Siyasi ve toplumsal sahiplenme çok önemli. Cumhurbaşkanımız siyasi irade ile destek veriyor. Cumhur ittifakı güçlü bir destek sağlıyor. Diğer taraftan da iş dünyamız, STK'larımızın da toplumsal sahiplenmesi çok önemli" diye konuştu. 

"CARİ AÇIK KAPANACAK"

Cari açığın azaldığını vurgulayan Yılmaz, "İstihdamda 1 puan civarında daha iyi bir sonuç çıktı. 9,3 ile kapatacağız. Son 1 yılda 1 milyonun üzerinde ekonomimiz istihdam üretmiş. Kadın ve genç istihdam ağırlıklı. Bu politikamızı sürdürmeye kararlıyız. Türkiye'nin kalkınma tarihinde en kritik durum cari açıktır. Cari açığı kalıcı bir şekilde çözmezsek kalkınma süreci tıkanır. Bu yüz yıllık tarihimizde de böyleydi. Biz cari açığı çözmek istiyoruz. Geçen yıl ilk yarıda yüzde 6,9'a kadar yükselmişti. Yılı yüzde 4 ile kapattık. Bugün geldiğimiz noktada 2,2, yıl sonunda da 1,7 gibi bir oranla kapatmayı hedefliyoruz. Cari açığın kapanması ne demek? Dövize ihtiyacımızın azalması demek. Cari açığı borçlanma ile finanse edersiniz. Önümüzdeki dönemde yapısal adımlarla cari açığı yüzde 2'nin altında tutmayı hedefliyoruz" ifadelerine yer verdi. 

"TİCARET DENGESİ İYİLEŞİYOR"

İhracatın arttığını dile getiren Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Ağustos ayında 262 milyar dolara ulaştık. İthalatımız azalıyor. Ticaret dengemiz iyileşiyor. Dış ticaret açığı 78 milyar dolarlara geldi. Turizmde neredeyse hedeflerimizi gerçekleştireceğeiz. 60 milyon turist 60 milyar dolar gelir demiştik. İzmir'in bu konda performansını takdir ediyoruz ancak potansiyel için arzu edilen noktada değil. Önümüzdeki dönem potansiyelini daha fazla kullandığını görmek istiyoruz" dedi. 

KKM KALKACAK 

TL'ye olan cazibeyi arttırdıklarını ifade eden Cevdet Yılmaz, "KKM diye geçici mekanizma oluşturmuştuk. Şimdi onu aşama aşama tasfiye ediyoruz. Geçen yıl Ağustos'ta 126 milyar dolara ulaşmıştı. Şu an 46,5 milyar dolara düştü. Bir istikrarsızlığa yol açmadan gerçekleştirdik. Kısa süre sonra tamamen kalkmış olacak. Revirlerimizde ciddi artışlar gerçekleşti. Merkez Bankası'nın rezervlerinde iyileşme sağlandı. 96,5 milyar dolara düşmüştü. Bu yıl 55 milyar dolar civarında artış var. Net rezervlerde 90 milyar dolara yakın artış sağlandı. Bütçe açığımı geriledi. Depremin ağır yüküne rağmen son 2 yılda 2 trilyon TL depreme kaynak ayırdık. Buna rağmen bütçe açığımızı belli seviyede tuttuk. 2023 gerçekleşmesi 5,2, 2024'te beklentimiz 5'in altında bir açıkla kapatmak istiyoruz. Gelecek yılda yüzde 3'ü hedefliyoruz. Cari açığı kontrol ettiğiniz zaman risk düşüyor. Bu riskleri düşürdüğünüz için piyasaya yansıyor, kara kaşa kara göze düşmüyor. Özel sektör borçlanırken daha az ve düşük maliyetlerle borçlanıyor" ifadelerine yer verdi. 

MODASI GEÇMEYEN SEKTÖR TARIM

Yılmaz açıklamasının devamında, "Bizim programımız sadece para programı değil. Maliye ve yapısal reformlarla tamamlanan bütüncül çerçeve. Bütünlüğü ortaya koyuyor ve şekillendiriyoruz. Para politikamız yürürken, maliye politikalarımızla ciddi destek veriyoruz. Kamu harcamalarının milli gelire oranı düştü. Maliye politikalarıyla enflasyon ile mücadeleye ciddi destek sunduk. Para politikası önemli ama kalkınmakta olan bir ülke olarak yapısal reformların üzerinde durmalıyız. Bunu başaracağız ki verimlilik artsın, girişimci bir yapı oluşsun. Geçen yıl ilk defa reform gündemi koyduk. Bu yılda aynı çerçeveyi devam ettiriyoruz. Geçen yıl 26 tedbir planlamıştık, 20'sini gerçekleştirdik. Yapısal reformlarda yeni sanayi politikasına ihtiyacımız var. Ar-Ge'nin ticarileşmesi, projelerin desteklenmesi önemli. Yeşil dönüşüm önemli. Karbon nötr bir ekonomiye gitmeliyiz. Dijital dönüşümü yapay zeka dahil olmak üzere her alanda başarmalıyız. Kamu altyapı yatırımlarını etkinleştiriyoruz. Özellikle tarımı stratejik bir sektör olarak görüyoruz. Dünyada modası geçmeyen tek sektör varsa tarımdır" dedi.

DEZENFLASYON VURGUSU 

Dezenformasyonla mücadelenin de en az enflasyonla mücadele kadar önemli olduğunu belirten Yılmaz, "Bir tarafta dezenflasyon süreci var, bir taraftan da dezenformasyon süreci var. Öyle söylentiler oluyor ki, şaşırıyoruz. Ancak bununla da mücadele etmemiz gerekiyor. Tarımsal verimliliği arttırmamız enflasyonla mücadeleye çok önemli katkılar sunacak. Planlı tarımı ve suyu esas alan bir destekleme modeli üzerine çalışıyoruz. Enerjide önemli çalışmalar var. Çalışma hayatında reform gündemlerimiz var" dedi. 

"YENİ NESİL ÇALIŞMA" 

Yeni nesil çalışma sistemine dikkat çeken Cevdet Yılmaz, "Artık geleceğin ihtiyaçlarını da ön görüp şimdiden eğitimi ayarlamak zorundayız. Yapay zeka ile bir çok mesleğin dönüşeceği bir döneme giriyoruz. Buna göre konumlanmamız gerekiyor. Yeni nesil çalışma biçimleriyle eğitim sistemimizin içeriğini örtüştürmemiz gerekiyor. Finansal konularda sıkılaştırma ve sadeleştirme yönünde adımlarımız olacak. Seçici kredi uygulamalarını yaygınlaştıracağız" dedi. 

"KAYIT DIŞI KAZANÇLAR TESPİT EDİLMELİ" 

OVP’nin enflasyonu düşürme programı olduğunu belirten Özgener, “Bu kapsamda somut iyileşme kaydedilmesi halinde faizlerin yatırım yapılabilir seviyeye gerilemesini sabırsızlıkla bekliyoruz. Yanı sıra; OVP’nin gerçekçi bir yaklaşım sergilemesinin olumlu olduğu kanaatindeyiz. Bu anlamda; dezenflasyonist süreç açısından OVP’deki en önemli verinin, bütçe açık tahminleri olduğunu değerlendiriyoruz. Geçen sene açıklanan OVP, 2024 için Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 6.4’ü bir bütçe açığına işaret ediyordu. Bu sene, rakam yüzde 4.9 olarak revize edildi. 2025 yılı için yüzde 3.1 ve 2026 yılı için yüzde 2.8’lik bütçe açığı hedefleniyor. Bu noktada; iş dünyası ve hane halklarının dezenflasyonist sürece olan inançlarının kuvvetlenebilmesi için, kamu harcamalarının da kontrol altına alındığına dair sinyallerinin güçlenmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Bununla birlikte, vergi düzenlemeleri ve Merkez Bankası politikalarıyla sıkılaştırmanın hız kazandığını ve kayıt dışılıkla mücadelenin arttığını memnuniyetle izliyoruz. Bütçedeki açığı gidermek için atılacak ilk adımın; kayıt dışı kazançların tespit edilmesi ve vergilendirilmesi olması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

FATURAYI HEP BİRLİKTE ÖDEYECEĞİZ 

İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli ise konuşmasında, "Türkiye ekonomisinde radikal bir dengeleme, değişim ve dönüşümü ifade eden bir dönemden geçiyoruz. Bu sürecin en önemli bileşenlerinden biri, hükümet tarafından Eylül ayı başında açıklanan Orta Vadeli Program. Bu program aslında tüm ülkenin ev ödevi.  Başarabilirsek sınıfı hep birlikte geçeceğiz.  Başarısız olursak faturayı hep birlikte ödeyeceğiz.  Bu nedenle programın daha iyi anlaşılması ve içselleştirilmesi için iş dünyası ile başlatılan diyalogu çok önemsiyoruz. Seçimden sonra rasyonel politikalara dönüşün ısrarla vurgulanması, mali disiplin yolunda kararlar alınması ve şeffaflık açısından önemli adımlar atılması, bir güven ikliminin oluşmasında çok değerli. Programın 4 temel amacında sanırım toplumun tüm kesimleri olarak hemfikiriz:  Makroekonomik ve finansal istikrarın sağlanması, Enflasyonun tek haneye düşürülmesi, Yatırım, istihdam, üretim, ihracat perspektifinde büyüme ve istihdamın devam ettirilmesi ve sosyal adalet ve refahın güçlendirilmesi. Bunların tamamı doğru teşhisler ve hedefler. Bugüne kadar atılan tutarlı adımlar ve gösterilen şeffaflık da umut verici.  Programa ek olarak tarımsal üretim ve ticaret özelinde de yenilikçi bir programa sektörümüzün ihtiyacı olduğunu ekleyebilirim" dedi.  

"STRATEJİK SEKTÖR TARIM"

2024 zor bir yıl olduğunu vurgulayan Işınsu Kestelli, " Küresel gelişmeler düşünüldüğünde 2025 ve 2026 yıllarının da zor geçeceğini öngörüyoruz. Bu nedenle programın uygulanmasındaki kararlılık, aydınlığa çıkmamız için çok önemli. En önemlisi de daha önce de farklı platformlarda ifade ettiğim gibi; Programın sürdürülebilir, denetlenebilir ve izlenebilir olması.  Bu kapsamda iş dünyası olarak biz de üzerimize düşen her türlü desteği vermeye hazırız.  Pandeminin, savaşların ve küresel iklim değişikliğinin etkilerinin yoğun bir şekilde hissedildiği günümüz dünyasında, sadece bizim için değil, tüm dünya için stratejik bir sektör tarım. Bu nedenledir ki, özellikle son dönemde uluslararası ekonomik ve politik ilişkilerinde ana gündemlerinden birisi olarak görülüyor tarım" ifadelerine yer verdi. 

Yüksek enflasyonun yarattığı sorunlara dikkat çekerek sözlerine başlayan Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, "Yüksek enflasyonun yarattığı etki, öngörülemez bir ekonomik süreçtir. Bugün düşüş eğilimi söz konusu olsa da, sadece para politikası araçları ile çözme gayreti çift haneli yüksek bir seviyede takılı kalma riskini artırıyor. Tasarrufun sadece özel sektörde değil, kamuda da uygulanması büyük önem taşımaktadır.  Enflasyonun düşmesi fiyatların düşmesi anlamına gelmediği için de maliyetlerdeki artışın devamı ile kontrolsüz ve kötü niyetli artışlarla halkta yoksulluğu artırırken, iş dünyasında da yatırımları ve üretimi öteliyor. Yatırım ve üretim olmadan, istihdamın artması oldukça güç" dedi. 

ÜLKEYE OLAN GÜVEN AZALIYOR! 

Mülteci ve sığınmacı politikasına ilişkin açıklamalarda bulunan Yorgancılar, "Bizi götüreceği nokta sosyo-ekonomik ve güvenlik riskidir. Bugün Almanya’dan İran’a birçok ülke sığınmacıları sınır dışı ediyor.  Detaya girmiyorum ancak özellikle de Afgan sığınmacı ve mültecilere ilişkin toplumdaki haklı endişeleri ve iş hayatında da kayıt dışını artıran uygulamaları dikkatlerinize arz ederim.  Ege Bölgesi Sanayi Odası olarak; Eğitim başlığını ülkemizin en hassas konularından biri olarak görüyoruz. Çünkü, eğitim sistemindeki sorunlar, hayatın her alanında vasatlığı toplumun geneline yerleştiriyor. Küresel üretim üssü hedefi olan ülkemizin, nitelikli işgücü ihtiyacını, bugün ne meslek liselerimizle, ne de üniversitelerimizle sağlayabiliyoruz. Bilgi bazlı sanayi yolunda, ara elemana ulaşamamak, üretimin sürdürülebilirliğini de riske atıyor. Başlangıç noktamız, memleket meselesi olan meslek liseleri olmalı ve teşvikleri artırılmalıdır. Çocuklarımızın kör karanlıkta yollara düşmesinin engellenmesi, kış saati uygulamasına geri dönülmesi gerekliliğini de söylemeden geçemeyeceğim. Ve son başlığım. Hukukun üstünlüğü  ilkesidir. Aksini düşünmek mümkün değilken, pratikteki uygulamalar ne yazık ki, adalete olan inancı sarsıyor. Bu da, içerde ve dışarda ülkeye olan güveni azaltıyor" ifadelerine yer verdi. 

DÜNYANIN GERİSİNDEYİZ! 

Yorgancılar açıklamasının devamında, "Bu 4 başlığın aynı anda aktif olması, ülkemizde;  Genç ve nitelikli beyin göçü, gelmeyen yabancı yatırımlar, geçici sermaye hareketleri, düşük katma değerli üretim, umutsuz ve ayrışan yoksul bir toplum riskini doğuruyor. Her zaman ifade ettiğim gibi, döviz iner-çıkar, ekonomik veriler bozulur ama en kötü orta vadede düzelir. Ancak, adalete, eğitim sistemine, ülkeye, kurumlara olan güvenin zarar görmesi çok kolay düzeltilemez. Bu nedenlerle, ilk 20 büyük ekonomi arasında olmamıza rağmen, birçok uluslararası endekste dünya ortalamasının çok gerisindeyiz. Bu tesadüf olamaz" ifadelerini kullandı.