Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - CHP PM Üyesi ve İzmir Milletvekili Rıfat Nalbantoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu öncülüğünde yapılan online toplantıyı ve "Değişim" çağrılarını değerlendirdi.
"SİYASİ PARTİLER SINIRLARI BELLİ YAPILARDIR"
Nalbantoğlu, parti kamuoyunda sıklıkla gündeme gelen "Kalmalı mı - gitmeli mi" sorusuna yanıt vererek, "Dünyada 'Kalmalı mı - gitmeli mi' diye bir ikilem yok. Böyle bir şey yok dünyada. Herkes her yerden gidebilir, herkes de her yere gelebilir. Her partilinin bunu değerlendirme hakkı da vardır, 'Gelsin' ya da 'Gitsin' deme hakkı da vardır. Buna kimse bir şey diyemez. 'Sen niye gitsin diyorsun' diyemez kimse, diyor, ne yapacaksın! Ancak şöyle bir şey var; bu ülkede hiçbir şeyin sınırı yok. Hani matematikte kümeler vardı birbiriyle iç içe geçmiş, kesişme noktaları vardı.. Bir şey var ki; siyasi partiler sınırları çok belli yapılardır. Bunu düzenleyen siyasi partiler yasası vardır, bunu düzenleyen partinin kendi tüzüğü vardır. Yönetmelikler vardır. Dolayısıyla sınırları bellidir. Bu siyasi partilerin işleyişi noktasında acayip bir özgürlük anlayışı yok herkesin istediğini söyleyebileceği... Yoksa tabi ki düşünebilir, söyleyebilir ama bunu dile getiriş biçimi konusunda sınırsız bir özgürlük alanı yok. En azından ben öyle görüyorum. Yanılıyor da olabilirim" dedi.
"1 KİŞİ Mİ KAYBETTİ SEÇİMİ?"
Seçim sonucundan ittifakın ve görev alan herkesin sorumlu olduğunu dile getiren Nalbantoğlu, "Evet ortada ciddi bir problem vardır, biz mutlaka kazanmayı umduğumuz bir seçimi kazanamamışızdır. Bu nettir, bunda tartışılacak bir nokta yoktur. Dünyada sadece sonuçların konuştuğu 2 alan vardır, spor ve siyaset! Onun dışında hepsi hikayedir. Bu seçimlerin sonucu da şu ki; biz bu seçimleri kaybettik ancak bu seçimi kaybettik doğru ama bu seçimin 1 tane sorumlusu mu var kardeşim! 1 kişi mi kaybetti bu seçimi! Sen böyle bir şey çıkartıyor olabilirsin, ona da bir şey demiyorum ama bu seçimi hep birlikte kaybettik. Bu seçimde herkes işgal ettiği yer itibariyle, durduğu yer itibariyle o seviyede sorumludur. Ben bu seçimler olurken milletvekili adayıydım, gittik, çalıştık, çabaladık, koşturduk. Sorumluyum kardeşim o kadar sorumluyum" ifadelerini kullandı.
"HEPİMİZ SORUMLUYUZ"
Herkesin önce kendi özeleştirisini yapması gerektiğini anlatan Nalbantoğlu, "Biz bu seçime girerken benim bölgemde 7 milletvekili vardı, yine 7 tane çıktı, neden 8 olmadı! Bundan hepimiz sorumluyuz, o sorumluluğun bir kısmı da benim. Öyle herkes kendini arındıracak, bir tane sorumlu bulacak, oradan yürü! Yok öyle dünya! Zaten böyle yaparsanız hiçbir sorunu çözemezsiniz, çözmüş gibi görünürsünüz" diye konuştu.
"SEN GİT, BEN GELEYİM' DEMEKLE OLMAZ"
CHP Lideri Kılıçdaroğlu'na "Sen git, ben geleyim" diyenlere seslenen Nalbantoğlu, "Bizim bugün ihtiyacımız olan tek şey dayanışma ve birbirimizi anlamak. Koşulları tarif etmeden, yeni gelecek olanla neler yapılacağını, ne yapacağını tarif etmeden olmaz. Nasıl bir dünya tahayyül ettiğini, nasıl bir dünyayı planladığını, bu planladığın dünyanın içinde Türkiye'nin fonksiyonunun ne olacağını tarif etmeden, burada CHP'nin rolünün ne olduğunu tarif etmeden ve o tahayyül ettiğin dünyaya Türkiye'yi taşıma noktasında CHP'nin ve senin üstleneceğin ödevleri tarif etmeden 'Sen git, ben geleyim' denmez. Eğer sadece böyle dersen, öteki de 'Gitmiyorum' der. Ne yapacaksın şimdi" diye sordu.
"FERİŞTAHI DESE GİTMİYORUM NE YAPACAKSIN"
Nalbantoğlu açıklamasını şöyle sürdürdü:
Sen hakikaten nasıl bir dünya hayal ettiğini; Amerika'sıyla, Rusya'sıyla, Antarktika'sıyla, Yeni Girne'siyle, İran'ıyla, Yunanistan'ıyla nasıl bir dünya hayal ettiğini tarif et. Bu dünyanın içinde Türkiye'nin nasıl bir konumda olması gerektiğini tarif et ve bu hayal ettiğin konuma Türkiye'nin gelmesinde CHP'nin fonksiyonunun nasıl olacağını ve senin neler yapacağını tarif et, o zaman 'Ya bak sen bunları yapamazsın, yapmadın' dersen, o zaman oturalım konuşalım. Bunları konuşmadan seçim bitti, zaten Rıfat'ta yenildik diyor, ne diyeyim, yenildik doğru... Kazandık mı diyeyim. Referans ise, ciddiye alan varsa o da öyle diyor zaten. O zaman 'Gideceksin' - 'Gitmiyorum kardeşim, Rıfat değil, feriştahı dese gitmiyorum, ne diyeceksin!
"ÖZELEŞTİRİSİNİ YAPMAYANIN KİMSEYE 'GİT' DEME HAKKI YOK"
İşler böyle çözülmez. Haksızlık etmek istemem hiç kimseye ama şunun altını çizmek isterim. Herkes oluşan durumda sorumluluğunu üstlenmiyor, özeleştirisini yapmıyorsa, kimseye git deme hakkı yok. Ne zaman ki üstüne düşen özeleştiriyi yaparsın, 'Ben de şunu eksik yaptım, bir daha yapmayacağım, söz veriyorum' dersin, CHP kamuoyu da sana inanır. O zaman birisine, hatta Genel Başkana git deme hakkın doğar tabi. Ancak sen bu işte herhangi bir payın olduğunu kabul etmiyorsun, 'Sen git ben geleyim', gitmiyorum, ne yapacaksın!
"KENDİNİ DEVE DİŞİ SANAN ADAMLAR!"
Siyasi partiler sorunlarını böyle çözmeye başlamışlarsa, o zaman bambaşka bir dünya var demektir. Bu sonuçlarda sadece CHP'nin değil, ittifak ortaklarımızın da eşit derecede payı vardır. Sen böyle yaptığında, sen kendi özeleştirini yapmadığın için, ittifak ortaklarımızdan, kendine deve dişi diyen adamlar da, diş bile değiller ama kendini deve dişi sanan adamlar da gelir senin Genel Başkanını eleştirir.
"SEN NEREDE OY TOPLADIN KARDEŞİM!"
"Biz Genel Başkan için oy toplamaya çalışırken, meğer kendisi ne pazarlıklar yapıyormuş" diye hakaret eder, bu hakkı kendinde bulur. O zaman herkes özeleştirisini yapacak, onlar da haddini bilecek. Öyle bir dünya yok! Her şeyi kendileri biliyor bir tek; oy topluyormuş! Nerede oy topladın kardeşim! Sen nerede artırdın oyu! İzmir'de, Ankara'da, İstanbul'da nerede! Hiçbir yerde artırmadın. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı adayı olarak oyunun arttığı tek bölge Doğu ve Güneydoğu Anadolu. Ne konuşuyorsun sen kardeşim! İttifakın adayı için oy toplamaya çalışırken, meydanlarda gezerken Genel Başkan şöyle.. Ya geçin bu işleri kardeşim!
"HERKES AYAĞINI DENK ALACAK"
Bu hak onlara doğar işte... Senin kendi A takımın, bu süreci birlikte götürdüğün insanlar tek sorumlu olarak seni gösteriyorlarsa, o neden göstermesin. Sırtında yumurta küfesi mi var! Babasının oğlu musun, atar tweetini, bir de büyük adam ya! Atar tweetini, bütün gece televizyonlar konuşur. Herkes ayağını denk alacak, herkes dikkat edecek. Böyle bir özgürlük yok! Böyle bir özgürlük alanı yok!
"SEN YAPMAN GEREKENİ YAPMIYORSUN"
Bu işte taraf olan ittifakın tamamı, CHP yönetimi ve tabi ki Genel Başkan. Ben de parti yöneticisiyim, milletvekiliyim. Herkes işgal ettiği yer kadar özeleştirisini yapmıyorsa, o zaman herkesin istediğini söyleme hakkı, hatta sana hakaret etme hakkı doğar. Hatta sana iftira atma hakkı doğar. Çünkü sen esas yapman gerekeni yapmıyorsun!